Sayfalar

11 Ekim 2013 Cuma

İnsan beyni kaç GB?

İnsan beyni kaç GB
İnsan beyni kaç GB?
Akademisyen Sinan Canan, insan beyninin kocaman bir bellek olduğunu söylüyor.

-Belgesel video- Gelecekte hacker'lar beyninizi ele geçirecekler - Uzaktan zihin kontrolü (History Channel)

hacker
hacker


-video- Gelecekte hacker'lar beyninizi ele geçirecekler - Uzaktan zihin kontrolü

İnsanların akıl sağlığını bozan elektromanyetik silahlar ve dozerlerle gömülen Irak askerleri (Zihin kontrolü)

zihin kontrolü
zihin kontrolü


"Tüfek icat oldu mertlik bozuldu" diyen Köroğlu, bu silahlar karşısında kim bilir ne diyecekti?
(...)
ABD Körfez Savaşında Bu Silahları Kullandı mı?

The Core: Çekirdek; Dünyanın manyetik alanı oynamaya gelmez

the core
the core


İçinde Amerikan Genel Kurmay Başkanının da bulunduğu bir gurup ahmak, yaşadıkları hayatın monotonluğundan sıkılmış olduklarından olsa gerek, heyecan verici deneyimler yaşamak isterler. Hani 'İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir.' denir ya, bunlar da tutup 'Dünyanın doğal elektromanyetik alanına, ürettiğimiz yapay elektromanyetik alan ile müdahale edersek ne olur?' gibi çılgınca sorularını, çılgınca bir projeye dökerler. Tabii, kimsenin bu olan bitenden haberi yoktur. Ta ki, bu ekip, bu çabalarının sonucunda dünyanın bütün dengelerini alt üst edene kadar. 

5 Ekim 2013 Cumartesi

Sanal kimlik hırsızlığı hakkında her şey!

sanal kimlik hırsızlığı
sanal kimlik hırsızlığı


Gelecekte parmak izi ve göz irisi gibi biyometrik verilerimiz de çalınacak! Ve sonra...


"Kimlik hırsızlığı" dendiğinde günümüzde akla çoğunlukla veri hırsızlığı geliyor, fakat gelecekte bu daha da ileri gidecek. Parmak izleri, ses ve göz irisi gibi biyometrik veriler siber suçlular için başlıca hedefler olacak."

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte özel hayatın kontrol altında tutulması da git gide zorlaşıyor. Bunun en güncel örneklerinden biri İngiliz Prensesi Kate Middleton'ın eşiyle birlikteyken çekilen samimi pozları. Bu pozların insansız hava aracıyla mı yoksa bir teleobjektif ile mi (belki de ikisinin bir kombinasyonu) çekildiği bilinmese de, bu fotoğrafların ortalığı karıştırdığı ve sahibine büyük miktarda para kazandırdığı bir gerçek. Gelecek yıllarda etkiler, belki de, sadece bunlarla sınırlı kalmayacak. Çünkü günümüzde magazinciler "sadece" video ve fotoğraf çekimleriyle yetiniyorlar, fakat yakın gelecekte bunlara parmak izi, göz irisinin yüksek kaliteli fotoğrafı, kalp sesi ve hatta daha pek çok farklı şey de eklenebilir. Teknoloji geliştikçe biyometrik hırsızlığın da artacağı kaçınılmaz bir gerçek, üstelik sadece ünlüler için değil!

"Hatalı" politikacılar felakete yol açıyor

Biyometrik özellikler başka yönlerde de kullanılabilir ve hatta bunun ilk örneklerinden biri de sesle ilgili. Bir başkasına istediğiniz her şeyi söyletebilirsiniz, hatta doğum günü şarkısı bile! Üstelik bu kişi eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Geroge W. Bush bile olabilir!
"Bush-o-Matic": Eski A.B.D Başkanının ufak bir avatarının olduğu bu sitede eski başkana ister kendi yazdıklarınızı, isterseniz de sitede hazır bulunan yazıları, şarkıları söyletebilirsiniz. Henüz Beta aşamasında olan bu site, gelecekte ses tanımlamanın bile güvenli olmayacağına en basit örneklerden biri.
Bunun dışında, eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Fransa'daki Romen mahallelerinin kaldırılması sırasında, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in kendisine destek verdiğini ve yakın zamanda Almanya'daki Romen mahallelerinin kaldırılması için çalışmalar başlatacağını iddia etmesi üzerine tüm dünyadaki borsalar altüst olmuştu. Oysa bu "yanlış anlaşılma" kısa bir süre sonra Merkel'in sözcüsü tarafından yapılan bir açıklama ile düzeltilmiş ve iki liderin arasında böyle bir konuşma geçmediğinin altı çizilmişti. Sahte başbakanın yarattığı bu etki bile kimlik hırsızlığının yol açtığı ve ileride açacağı sorunlara ufak bir örnek.
İnsanın elektronik olarak ölçülmesi
İnsan vücudunda sayısız kişisel özellik var ve bunların hepsi de elektronik olarak işlenebilir. Teknik gelişmelerle birlikte bu özellikler daha detaylı olarak kayıt altına alınabilir, üstelik uzak mesafelerden bile.
Günümüzde magazincilerin can yoldaşı, eskiden de olduğu gibi, güçlü bir teleobjektife sahip iyi bir kamera. Fakat yakın gelecekte uçan ufak robotlar (Dron) da bu amaca hizmet edebilir. Henüz mikro dronlar pizza kutusu büyüklüğünde olsalar da, gelecekte böcek boyutuna kadar ufalacaklarına hiç şüphe yok.
ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı'nın (DARPA) geliştirdiği Hummingbird drone ise yakın gelecekte bu teknolojinin ne kadar büyük yol alacağını gözler önüne seriyor: Motoru, pili ve kamerasıyla birlikte toplamda 19 gram ağırlığında, kanat açıklığı 16 cm ve saatte 18 km hızla hareket edebiliyor, bununla kalmayıp havada "asılı" durabiliyor ve kapıdan girme gibi manevraların üstesinden rahatlıkla gelebiliyor. Robot böceklerle ilgili çalışmalar ise son hız devam ediyor. Bu böcekler sayesinde girilmesi zor ve tehlikeli olan bölgelerde gerekli araştırmalar yapılabilir. Mesela bir deprem ya da maden enkazında bu böcekler ile araştırma yaparak doğrudan ve hızlı şekilde göçük altındaki insanlara ulaşılabilir.
Kameralar ve lensler de büyük bir hızla gelişmeye devam ediyor: İki Amerikan üniversitesi gelecek 5 yıl içerisinde 50 gigapiksel çözünürlüğe sahip kamerayı kullanıma sunmak için çalışıyorlar. Bu kadar yüksek detayla manzara fotoğrafında bir uğur böceğini bile saptamak mümkün diyor araştırmacılar. Böylece bir fotoğrafçı fark etmeden çektiği bir resimde detayları inceleyerek bile bir şeyler yakalayabilir.
Uzak mesafeden parmak izi kopyalama
Güçlü objektifler sayesinde sadece parmak, el, iris, retina ve yüz değil diğer biyometrik özellikler olan vücut boyutu, el izi yapısı, el damar yapısı, el geometrisi, tırnak yatağı şekli, kulak şekli, dudak hareketleri, vücut pozisyonu, yüz ifadeleri ve mimikler de tanımlanabilir.
Uçan kameraların yanı sıra tren istasyonlarındaki, hava alanlarındaki, ev ve işyerlerindeki, sokaklardaki, duraklardaki ve hatta mağaza vitrinlerindeki kameralar hayatımızın neredeyse her anını kayda alıyor. Daha birkaç gün önce A.B.D hükümeti 1 milyar dolar bütçeli bir çalışmanın temelini attı: Tüm ülke çapında çalışacak bir yüz tanımlama sistemi. Saptanan yüzler, parmak izi ve hatta beyin dalgası gibi diğer veritabanlarıyla ilişkilendirilecek. A.B.D Senatörü Al Franken endişelerini şu sözlerle açıklıyor: "Bir kere yüzünüzü tanımladıktan sonra isminizi ve sosyal ağlardaki hesabınızı bulabilirler, hangi sokakta olduğunuzu saptayabilir ve takip edebilirler, bir mağazaya ya da kamu dairesine girdiğiniz anda fotoğrafınızı çekebilir ve hatta bunu bir arkadaşınıza dahi gönderebilirler."
Yüz ve iris tanımlamanın kombinasyonu hali hazırda kimlik tanımlamada kullanılıyor. Sadece bunlar da değil, foto-kameralar çok daha fazla amaçla da kullanılabilir- örneğin, 6 metre mesafeden parmak izleri tespit edilebilir. Alman Federal Kriminal Polis Ofisi (BKA) çalınan parmak izinin latex bir eldiven üzerine kopyalanarak suç mahallinde "sahte deliller" bırakılabileceğini söylüyor. Buna benzer bir olay daha önce Finans Bakanı Wolfgang Schaeuble'ın da başına gelmişti; politik eylemciler birkaç yıl önce bir bardak üzerinden Schaeuble'ın parmak izlerini almış ve magazincilere göndermişti.

Kimlik tanımlama için dinamik özellikler

İnsanların klavye başındaki davranışları da tutarlıdır: Bir grup insan sadece iki parmak ile yazarken, bir diğer grup on parmak ile hızlı ve kesintisiz olarak yazarlar. "Bu sistem sadece kullanıcıyı tanımlamakla kalmaz aynı zamanda anlık zihinsel durumunu da tanımlar" sonucuna ulaşılmış Kanada'da yapılan bir yüksek lisans tezinde. Bahsedilen sistem, kurban keylogger (yazılan kelimelerin kaydını tutan bir program) mağduru olduğu zaman işe yarıyor. Dinamik sistem, kullanıcının yazdıklarının yanı sıra aynı zamanda gözlerinin hareketlerini, kalp sesini ve tabii ki sesini de inceliyor.

Biz ve "dijital biz"



Gerçek hayatımızla ilgili her detay, dijital bir kopyamızı yaratmak için de kullanılabilir. Sanalı gerçeğe yaklaştırmak için çalışmalar her an devam ediyor.
İsviçre Fribourg Üniversitesi'ndeki Avrupa Hukuk Enstitüsü'nün Federal Adalet Ofisi için hazırladığı rapora göre: "Toplanan veriler zaman geçtikçe daha da değerli hale geliyor, teknik gelişmelerle beraber daha fazla veri ve kayıt işlenebiliyor ve birbiriyle ilişkilendirilebiliyor. 'Veri madenciliği' ile farklı veri setlerindeki bilgilere, ayrılmış olmasalar bile, erişilebiliyor." Uzmanlar, raporda belirtilen algoritmaların artık sadece yazıları değil, resimleri, videoları ve ses dosyalarını da inceleyebildiğinin altını çiziyorlar. "Artık daha ilgisiz ve önemsiz gibi gözüken verilerden alınan bilgiler arasında ilişki kurularak gerçeğe yakın kişilik profili yaratma ihtimalimiz var."

Gerçek kişilikli avatarlar

Bir kişi ile ilgili olan hiçbir detay önemsiz değildir. Fribourg'lu araştırmacılar bunu şu sözlerle açıklıyor: "Gelişen veri analiz yetenekleri, veri işlemcilerini daha fazla veri toplamaya itiyor, öte yandan elde edilen bu veriler henüz işe yaramaz gözükse bile gelecekte bu ve bağlantılı veriler üzerinden daha fazla çıkarım yapılabilir."
Ocak ayında CeBIT fuarının başında "CeBIT TrendTalks" yapıldı. Bu konuşmalarda alışkanlıklarımızın, sevdiğimiz ve hoşlanmadığımız şeylerin bir mozaik şeklinde birleştirilip birleştirilemeyeceği tartışıldı. Aslında bu fikir öyle çok da uçuk değil: İnsan avatarların geliştirilmesi için başlatılan projenin adı "Sanal İnsan". Araştırma sonuçlarına göre, bir avatar gerçek bir insanın kişiliğini taklit edebilir, diyor Fransız araştırmacılar. İddialarına göre, gerçek kişinin hareketlerini algılayıp bunu avatara birebir transfer edebiliyorlar. "İfadenin(hareketin) gücünü hesaplayarak kişiselleştirilmiş animasyonlar oluşturabiliriz, böylece izleyici bu ifadeleri sanal insanda gözlemleyebilir." İlgili kişi o an kontrolde olmasa bile animasyon sanal olarak oynamaya devam edebilir. Gelecekte, sanal karakterlerin ek özelliklere, akıcı hareketlere ve iyi bir kontrole sahip olacağı kaçınılmaz.
(Chip)

4 Ekim 2013 Cuma

Psikotronik Çağ: Elektromanyetik silahlar ve zihin kontrolü (Dr. Armen Victorian)

psikotronik çağ
psikotronik çağ


Dr. Armen Victorian

Lobster Magazine`den.


Psikotronik Çağ
Eski Sovyetler Birligi, Bati dünyasinda psikotronik olarak bilinen, enerji biliminde ve psikoenerji teknolojisinde uzun bir programlar tarihine sahipti. Son zamanlara kadar, bu teknolojiyi temellendiren baslangiç çalismalarinin büyük çogunlugu Bati`da yapildi ve Sovyetler Birligi`ne kaçirildi. Yillarca Bati`nin bilimsel toplumu, Moray, Abrams, Hieronymous, Tesla, Dela Warr, Down ve Reich gibi kisilerin çalismalarini önemsemeyerek, Sovyetler`e psikotronik silahlardaki durumlarini pekistirmek için en azindan 30 yillik bir öncelik verdi. Brejnew, 1978 SALT görüsmelerinde, ` insan aklinin kavrayabileceginden daha korkunç ` silahlarin yasaklanmasini önerdiginde Baskan Carter`in önerilen sey hakkinda bir fikri bile yoktu.
Pandora Projesi

Zihin Kontrolü Nedir? - Prof. Dr. Selim Şeker

zihin kontrolü nedir?
zihin kontrolü nedir?


Boğaziçi Üniversitesi Elektromanyetik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Selim Şeker: "İnsan beynindeki noktalar arasında öyle yerler var ki, bunların uyarılması durumunda kişi, adam bile öldürebilir. Yine aynı yöntemle kişiye uzak bir mesafeden kalp krizi geçirtilebilir."

ABD ve Rusya'nın, 1950'den bu yana üzerinde çalıştığı, insanları istendiği gibi yönlendirmeye yarayan beyin kontrol silahının, 1970'li yıllarda Türkiye üzerinde kullandığı iddia edildi.

Bu iddiaya göre, 5.000 insanımızı kaybettiğimiz, insanın ideolojisi uğruna annesini, kardeşini veya en yakınını öldürmekten çekinmediği sağ-sol çatışmasının arkasında, beyin kontrol silahı olduğu ileri sürülüyor.

Çip veya beyne sokulmuş elektrotlara ihtiyaç duyulmadan insan beyninin kontrol altına alınması anlamına gelen beyin kontrol silahı, uzmanlara göre, verilen telkinlerle İstenildiğinde insanı terörist haline sokabiliyor. İnsana, ruhsal ve bedensel acı yaşatabilen bu sistemin, 1980 öncesi Türkiye üzerinde kullanıldığı iddiası ise dehşet verici...

Ciddiye alınması gereken bu kuramı ileri süren isim ise, bu alanda uzmanlaşmış Emekli Kurmay.Albay Baha Kadıoğlu... Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayımlanan bir makalesinde, konuyla ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor: "Türkiye, 1970'li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke olmuştur."

Bu görünmez harbin gelecek yıllarda da devam edeceğine dikkat çeken Kadıoğlu, "Bu harbin yalnızca fizikî tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir. Alınacak tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz." uyarısında bulunuyor. Aksi halde, bu tür müdahalelere maruz kalınabileceğini söylüyor.

CIA ve MOSSAD, Beyin Kontrolüne Büyük Önem Veriyor

İnsanları uydulardan yönetmeye çalışıyorlar - Zihin kontrolü

zihin kontrolü
zihin kontrolü

Bizi uydudan yönetiyorlar 

Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı'nın elektromanyetik dalgalar aracılığıyla dünyadaki herkesin düşünce, davranışlarını takip ve kontrol edebildiği iddia ediliyor

29 Eylül 2013 Pazar

Beynimi ele geçirerek, katliam yaptırdılar (Zihin kontrolüne maruz kalan bir ABD askeri)

zihin kontrolü
zihin kontrolü

ABD’nin başkenti Washington’da 16 Eylül’de bir donanma üssünü basarak 12 kişinin ölümüne neden olan eski asker Aaron Alexis, saldırı sırasında ABD polisi tarafından öldürülmüştü. FBI, 34 yaşındaki Aaron Alexis’in donanma üssüne yarı otomatik bir tüfekle girdiği anın görüntülerini yayınladı.


Bir güvenlik kamerasından alınan 30 saniyelik görüntülerde, Aaron Alexis, kimsenin olmadığı bir koridorda görünüyor. Bir kapının penceresini kıran saldırgan Alexis elindeki silahla bir duvarın arkasına saklanırken görünüyor.

Amerikan New York Times gazetesi de, eski asker Aaron Alexis’le ilgili ilginç bir iddia ortaya attı. 34 yaşındaki Alexis, 16 Eylül’deki saldırıdan 10 gün önce yazdığı notlarda, ABD hükümetini suçluyor. Alexis, hükümet güçlerinin beynine “oldukça düşük ölçekli” elektromanyetik dalgalarla saldırı düzenlediğini ve saldırganlaşmasına neden olduğunu iddia ediyor.

’3 AYDIR ELEKTROMANYETİK SALDIRI ALTINDAYIM’

12 Haziran 2013 Çarşamba

NASA, beyin okuyarak terörist avlayacak.

NASA, beyin okuyarak terörist avlayacak.
NASA, beyin okuyarak terörist avlayacak.


NASA beyin okuyacak

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi havaalanlarında teröristleri yaydıkları beyin dalgalarından saptayacak bir cihaz geliştiriyor. Bilim çevrelerinde tartışılan girişim, insan hakları savunucuları tarafından da eleştiriliyor

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA, insan beyninin yaydığı elektrik dalgalarından yararlanarak düşünce okuyabilecek bir cihaz geliştirme aşamasında olduğunu açıkladı.
NASA yetkilileri, temasa geçtikleri "Northwest Airlines" adlı havayolu şirketine, söz konusu cihazın havaalanlarında güvenlik amacıyla kullanılabileceğini, çok yakın bir gelecekte yolcular arasına gizlenen olası teröristlerin bu cihazla yapılacak taramalarda tespit edilebileceğini bildirdi.
The Washington Times gazetesinin haberine göre, 11 Eylül saldırılarından sonra uzay teknolojisini sivil güvenlik alanında kullanma kararı alan NASA, özel bir firmanın da katkısıyla, bir tür süper yalan makinesi geliştirdi.
Washington Times’a konuyla ilgili olarak bilgi veren NASA Uzay Araştırma Bölümü Müdürü Herb Schlickenmaier, Northwest Havayolu’na teklif ettikleri bu projenin geliştirdikleri 4 projeden biri olduğunu belirterek, çalışmaların henüz tamamlanmadığını kaydetti.

İtirazlar var

Ancak NASA’nın bu inanılmaz projesi bazı bilim adamları tarafından uygulanabilirliği çok şüpheli bir tasarım olarak nitelendirildi. Beyin dalgalarını beyin elektrosunda (EEG) olduğu gibi, insan kafasına kablo bağlayarak dahi ölçmenin çok güvenilir bir sonuç vermediğini vurgulayan bilim adamları, kalabalık bir yolcu grubundan gelen sinyalleri sağlıklı olarak değerlendirmenin mümkün olmayacağını savundular.
Buna karşın bazı fizikçiler ise mevcut bilgi birikimi ve teknolojiyle beyin dalgalarını ölçerek kişinin ne düşündüğünün belli bir yanılma payı ile anlaşılabileceğini belirttiler. Proje hukuksal açıdan da sorunlu olarak gösterildi. Özel hayatın dokunulmazlığını savunan çevreler böyle bir uygulamanın haberleşme ve seyahat özgürlüğünü ihlal edeceğini vurguladılar.

Nasıl çalışıyor?

Havaalanlarında kontrol kapılarına yerleştirilmesi planlanan beyin okuma cihazı, nöro elektrik algılayıcıları vasıtasıyla insan beyni ve kalbinin yaydığı elektrik dalgalarını insanın gövdesiyle hiç temas kurmadan, uzaktan algılayabilecek.
Algılayıcıların saptadığı bu sinyaller çok gelişmiş bir bilgisayara veri olarak girecek. Bilgisayar ise bu verileri, hafızasında bulunan suçlu kişilerin psikolojik profili ile karşılaştıracak.
Yolcuların kişisel dosyaları ve sabıka kayıtları da veri olarak hafızada bulunacak. Sonuçta bilgisayar, algılayıcıları tarafından gönderilen nabız atışı, vücut sıcaklığı, göz kırpmaları ve öteki biyoritmsel tepkilerle ilgili sinyalleri değerlendirerek yolcunun potansiyel bir terörist olup olmadığını saptayabilecek.

Büyük Birader sizi gözetliyor
11 Eylül saldırılarından sonra ABD’de havalanı ve uçuş güvenliği adına bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasını da içeren önlemler devreye girdi. İş sonunda romancı Orwell’in "Büyük Birader"ini çağrıştıran "beyin okuma makinesi"ne kadar vardırıldı.

http://www.milliyet.com.tr/2002/08/18/dunya/adun.html

Matrix filmi gerçek oldu. Eğitimde yeni dönem geliyor.

Matrix filmi gerçek oldu. Eğitimde yeni dönem geliyor
Matrix filmi gerçek oldu. Eğitimde yeni dönem geliyor

Matrix mucizesi gerçek oluyor! Beyine çip geliyor!


Beyine dışarıdan bilgi yükleyebilen makine geliyor!

Matrix filminde Neo karakterinin sadece birkaç saniye içerisinde Kung Fu öğrendiği sahne gerçek oluyor. Bilim adamları beyne dışarıdan sinyal göndererek beyin aktivitesini etkilemeyi başaran bir makine geliştirdi

Önce Duke Üniversitesi’nde görevli Amerikalı bilim adamları, beynine mikroçipler takılan bir maymuna istenilen bilgiyi göndermeyi başardıklarını duyurdu. Ardından Rus bilimadamı Vitali Valtsev, düşünme yeteneği olan ve bir bebek gibi eğitilmezse suçluya dönüşebilecek bilgisayar icat ettiklerini öne sürdü. Tüm bu gelişmeler gişe rekorları kıran The Matrix filminde Keanu Reeves’in canlandırdığı Neo karakterinin bir bilgisayara bağlanıp birkaç saniye içinde milyonlarca sayfa bilgiyi ve beceriyi kazandığı o sahneyi akıllara getirdi. Dün Boston Üniversitesi uzmanlarıyla ortak çalışan Kyoto Nörobilim Akademisi’nin Japon bilim adamları bu rüyanın gerçek olmaya çok yakın olduğunu açıklayınca birkez daha bilim dünyasında heyecan yaşandı.

Hafıza hapı da geliyor


Uzmanlar ‘yakın gelecekte’ yeni bir yabancı dilin ya da uçak uçurma becerisinin uyanık olmaya bile gerek duyulmadan insanların beynine kısa sürede yüklenmesinin mümkün olacağını açıkladı. FMRI adlı bir cihaz geliştirdiklerini duyuran bilim adamları, bu cihazın beyne gönderdiği sinyaller ile beyin aktivitesini değiştirmeyi başardıklarını, bunun da teorik olarak beyne yeni bilginin dışarıdan aktarılmasına olanak verdiğini vurguladı. Saygın bilim dergisi Science, bilim adamlarının bu çalışmasını son sayısında geniş bir şekilde yayımladı. Ayrıca uzmanların, hafızayı dinç tutacak ve öğrenilen bilgilerin çok daha uzun süre beyinde zarar görmeden depolanmasını sağlayacak bir hafıza hapı üzerinde de çalıştıkları kaydedildi.

İlk deneme Neo’dan!

Larry ve Andy Wachowski kardeşlerin yazıp-yönettiği bir bilim kurgu filmi, 1999’da gösterime girmişti.. Filmde başrolü oynayan Keanu Reeves (Neo), bir bilgisayara bağlanıp birkaç saniye içerisinde milyonlarca sayfa bilgiyi beynine yüklemişti.

VATAN
11 Aralık 2011

Sinir sistemine çip takıldı

Sinir sistemine çip takıldı
Sinir sistemine çip takıldı

Profesor Kevin Warwick yıllar süren çalışmaların ardından bileğine sinir sistemine bağlı bir çip yerleştirdi.

İnsan ve makine arasındaki çizgiyi test etmek için dört yıl önce vücuduna ilk çipi takan İngiliz profesör Wareick, bir adım dahab ileri gitti: Warwick yıllar süren çalışmaların ardından bileğinin altındaki sinirlere bağlı bir çip takdırdı. Çip duyuları aktaran ve kaslarını hareket ettiren sinir kodlarını dinleyecek ve kaydedecek.

Reading Üniversitesi sibernetik profesörü, deneylerinin takma kol ve bacak gibi organların gerçek organlarla eş tepkiler vermesini sağlamasını amaçlıyor. Çiplerin sinir sistemini taklit etmesiyle ortaya çıkabilecek buluşlar aynı zamanda felçliler için de bir çözüm getirebilir. Ancak Warwick’in kendisi bile deneylerden ne tür bir sonuç alınacağı konusunda henüz kesin bir fikre sahip değil.

       “Bu safhada, gerçekten başarılı olup olmayacağımızı bilemiyoruz” diyen Warwick’in testlerdeki temel amacı elektrik devreleriyle vücudun sinir sistemini biraraya getirerek cyborg üretimine giden yolda ilk adımı atmak. Kendisini bir cyborg kobayı olarak kullanmayı kafasına koyan Warwick daha önce hiçbir araştırmacının gidemediği kadar ileriye gidiyor.
       
CYBORG 1.0’DAN 2.0’A 

       Vücuduna ilk olarak 1998 yılında dokuz günlüğüne bir silikon çip yerleştiren Warwick, bu çipi çalıştığı üniversitedeki bir bilgisayarın kendisinin nerede olduğunu tespit etmesi, ve gittiği yönde kapıları ve ışıkları açması için kullanmıştı. O dönem bazıları için oldukça ürkütücü bir fikir olan bu deney şimdi büyük bir adım daha atılarak daha da ileri götürülüyor. 

       Bu sefer yüz küçük iğneden oluşan mikroelektrodlar fiber yardımıyla Warwick’in sol kolundaki ana sinire bağlandı. Bu sinir beyin ile el ve parmaklar arasındaki iletişimi sağlıyor. Bir radyo vericisi takılan devreler sayesinde çipte oluşan elektrik tepkilerini bir laboratuvar bilgisayarına aktarıyor. 

       Teorik olarak, bilgisayar Warwick’in parmağına bir iğne batırıldığında, Warwick elini sıcak ya da soğuk suya soktuğunda, parmaklarını oynattığında ortaya çıkan sinir ateşlemelerinin bir modelini çıkaracak. Bilgisayar aynı zamanda çipe uyarılar göndererek özel sinir dokularının uyarılmasını deniyecek. Bilgisayar, sinirlere bir iğne batması durumunda hissedilen modelde uyarı gönderdiğinde Warwick’in beyninin iğne batması hissi duyması durumunda tıpta ve sibernetik biliminde büyük bir ilerleme kaydedilmiş olacak. 

       Ancak bu deneylerin başlayabilmesi için haftalar geçmesi gerekecek, zira Warwick şu aralar çipin sinir sistemine düzgün oturup oturmadığını bekleyerek göremek zorunda. Gelecek Pazartesi günü dikişlerin alınmasının ardından iki günlük bir bekleme dönemi yaşanacak. Warwick her gün birkaç kez parmaklarında ve bileğinde bir zonklama hisstiğini, çipin yavaş yavaş yerine oturduğunu düşündüğünü söylüyor. İlk basit deneylerin ise Çarşamba günü başlaması bekleniyor. 

NTV-MSNBC
23 Mart 2002

Zihin Kontrolü oyuncak sektörüne kadar düştü. Yine Japonlar yaptı. (video)

ABD havaalanlarında zihin okuyan cihaz - zihin kontrolü

ABD havaalanlarında zihin okuyan cihaz - zihin kontrolü
ABD havaalanlarında zihin okuyan cihaz - zihin kontrolü


ABD havaalanlarına terör şüphelilerini "niyetlerini okuyarak" belirleyecek yeni bir güvenlik sistemi yerleştirileceği bildirildi. "Kötü niyeti" saptayacak yeni teknolojinin ABD İç Güvenlik Bakanlığı tarafından test edildiğini belirten Daily Telegraph'a göre, yeni vücut tarayıcısı, bir kişinin suç işlemeye yönelik niyetini açığa vuran ancak gözle görülmeyen ip uçlarını algılama yeteneğine sahip. Tarayıcı, şüphelinin vücut sıcaklığı, nefes alma sıklığı ve kalp ritmini belirleyebiliyor. MALINTENT adı verilen sistemde söz konusu verileri uzaktan algılayabilen sensör ve görüntüleyiciler yer alıyor. Tarayıcı ayrıca kişinin yüz ifadesini de analiz ederek bir saldırı hazırlığı içinde olup olmadığına karar verebiliyor.


İç Güvenlik Bakanlığı İnsan Faktörleri'ne bağlı Bilim ve Teknoloji bölümü tarafından geliştirilen yeni sistem, sınır bölgelerindeki kontrol noktaları, havaalanları ve özel güvenlik önlemi gerektiren öteki yerlere konacak. Yeni sistem, silah ve patlayıcıları saptamaya odaklı eski sistemin aksine insana odaklanıyor. İnsanın psikolojik ve davranışsal özelliklerini göz önüne alarak geliştirilen yeni sistemin suç işlemeye hazırlanan bir kişi ile bağlantı uçağını kaçırma endişesi içindeki masum bir yolcuyu ayırt edebilecek hassasiyette olacağı kaydedildi. Yeni sistem, geçen hafta Maryland'de 140 gönüllü üzerinde test edildi ve yüzde 78-80 oranında başarılı oldu.
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=995617

ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), yakın gelecekte asker kayıplarını minimuma indirmekiçin, Hollywood filmlerinden ilham alıyor. Pentagon'un teknoloji geliştirme birimi olan "Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı" (DARPA), askerlerin düşünce gücüyle istedikleri görevi yaptırabilecekleri insansı robotlar geliştirilmesi için çalışmalarına başladı.

ÇALIŞMALAR BAŞLADI

Hedefi itibarıyla James Cameron'ın gişe rekortmeni filmi 'Avatar'da kullanılan uzaylı-insan melezi bedenleri hatırlatan projenin araştırma-geliştirme çalışmaları için DARPA'nın 7 milyon dolar bütçe ayırdığı belirtiliyor.

Proje ile geliştirilecek robotların, temizlik, devriye, tıbbi müdahale gibi görevleri de üstlenmesi öngörülüyor.

4 BACAKLI ASKERLER

ABD'li uzmanlar, bir süredir zihin gücüyle çalışan yeni nesil insansız hava araçlarının geliştirilmesi için çalışmalarda bulunuyor. DARPA'nın cephede askerlerin teçhizatlarını taşımalarına yardımcı olmak amacıyla "AlpaDog" adını taşıyan 4 bacaklı bir robot üzerinde çalıştığı açıklanmıştı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.


ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

STAR  19 Şubat 2012 Pazar

Deri altı çip teknolojisi ve illuminati zihin kontrolü

Deri altı çip teknolojisi ve illuminati, zihin kontrolü
Deri altı çip teknolojisi ve illuminati, zihin kontrolü


Chipimizi Okuyacaklar

Dünya kamuoyuna 'artık cüzdan devri bitecek' başlığı ile lanse edilen deri altı çip teknolojisi göründüğü
kadar masum bir teknoloji mi yoksa İncil'de yer verilen ' efendisinin mührünü alnında yada sağ
bileğinde taşımayan sokağa çıkamayacak' kehanetinin gerçekleşmesi mi ? Kendi ellerimizle derimizin
altına yerleştireceğimiz çipler bizim vericimiz mi olacak ?

Merkezi Florida'da bulunan ADS teknoloji firması tarafından üretilen "VeriChip" Amerikan Gıda ve İlaç
Dairesi (FDA)nin onayını bekliyor. Firma tarafından 'Dünyanın ilk kimlik çipi' olarak lanse edilen ve deri
altına yerleştirilecek pirinç tanesi büyüklüğündeki bu chiple kimlik ve sağlık bilgileriniz her an yanınızda
olacak. 200 dolara satılacak çipe ad, kan grubu ve alerjik reaksiyonlar gibi kimlik bilgileri yüklenecek.
Firma çipi, taşıyıcının yerini ve sağlık bilgilerinin de uygu aracılığı ile incelenmesine imkan sağlayacak
şekilde geliştirmeye çalışıyor. Çipin havalimanı, nükleer tesis gibi yoğun güvenlik gerektiren yerlerde:
kaybolanların , kaçırılanların ve suçluların bulunmasında kullanılması düşünülüyor. ADS firması
Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi tarafından onayı beklerken tartışmalarda Amerikan kamuoyunda devam
ediyor.


Nasıl kullanılacak ?

Amerika başta olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde özellikle de dindar Hristiyan çevrelerinde çok
ateşli tartışmalara neden olan bu çip hakkında farklı görüşler var. Dinbilimci Terry Cook'a göre İncil'de
kıyametin alameti sayılan 'şeytan işareti'nin ta kendisi. Frank Sunn tarafından kaleme alınan Canavarın
İnternetteki Sayısı isimli kitapta ise deri altı çipi ve benzeri teknolojilerin insanları hakimiyet altına
almak isteyen şeytani bir plan olduğu iddia ediliyor. İncilden pasajlar içeren kitap İsa'nın doğumundan
2000 yıl sonra insanları kontrol etmek isteyen bir mekanizmanın insanların kollarına verici takmak
isteyeceğine işaret ediyor. Yuhanna İncilin 13-17. ayetleri aynen şöyle :

" Küçüklerin ve büyüklerin, zenginlerin ve fakirlerin, ve özgür olanların ve olmayanların hepsinin, sağ
elleri yahut alınları üzerine, bir damga vardır. Canavarın adı, yahut adının sayısı damgalanmış olmayan
veya işaretini taşımayan sokağa çıkamaz, alışveriş yapamaz, yemek yiyemez "

İncilde yer alan bu kehanetten hareket eden dindar hristiyanlar Amerikan kamuoyunda bu chipe izin
verilmemesi yönünde baskı yapıyorlar. ADS firması üretilen çipin İncil'de analtıldığı gibi görünmediğini,
deri altında olduğunu söyleyerek kötü emeller için kullanılamayacağını söylüyor. Elektronik Cephe
Vakfı ise ilacın çok kolay bir şekilde kötü emeller için kullanılabieceğini iddia ediyor.



Nasıl bir dünyada yaşadığınızın farkında mısınız?

Nasıl bir dünyada yaşadığınızın farkında mısınız?
Nasıl bir dünyada yaşadığınızın farkında mısınız?


- Zihnimize dışarıdan müdahale yapılabilir mi? Elektromanyetik sinyaller gönderilerek beynin doğal elektriğine müdahale edilebilir mi?

- Kişi bu yöntemle, yalnızlık, derbederlik, dikkatsizlik, şuur bulanıklığı, sürekli keyifsizlik, kaslarda uyuşma ve ağırlık, tutarsız artan vücud sıcaklığı, el ve ayak parmaklarında istem dışı hareketler, kısmi hafıza kaybı, spazmlar, sürekli baş ağrıları ve mide krampları ve benzeri sıkıntılı hallere sokulabilir mi? Duygularla oynanabilir mi?

- Zihin kontrolü ile kişi intihara sevkedilebilir mi?

- İnsanlar gibi hayvanların da zihinleri/beyinleri ve dolayısıyla bedenleri/hareketleri kontrol edilebilir mi?

- Zihin kontrol teknikleri bireysel olarak uygulanabildiği gibi toplumsal olarak da uygulanabilir mi?

- CIA ve Rus KGB istihbarat örgütlerinin ulaştığı bu teknolojiler ne zamandan beri ve kimlere uygulanıyor?

- Zihin kontrolü kaç yöntemle yapılabilir?


- İlk zihin/beyin kontrolü ne zaman yapıldı?

- Kalabalık alanlarda Kişiye özel(sadece kişinin kendinin duyduğu) anons yapılabilir mi?

- Beyin aktiviteleri ölçülerek kişinin yalan söylediği anlaşılabilir mi?

- Kişinin hatıraları izlenebilir mi?

- Rüyalar kaydedilebilir mi?

- Her insanın kendine özel doğal bir manyetik frekansı var mı? Bu, frekansı belirlenen insanlar, üzerlerinde hiç bir şey taşımasalar bile takip edilebilir ve elektromanyetik saldırılara/kontrollere maruz bırakılabilir mi?

- Bütün bunlar bilimsel/teknik alet edavatlarla yapılabildiği gibi metafizik olarak/cinler kullanılarak da yapılabilir mi? Bu güne kadar sihir/büyü olarak bilinen bunca esrarlar artık insanların geliştirdiği teknoloji ile yapılabilir mi oldu?


Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Selim Şeker ve araştırmacı gazeteci Ömer Özkaya, SKY Türk Televizyonu'nda Gürkan Hacır'ın sunduğu "Şimdiki Zaman" programında akla takılan tüm sorulara cevaplar veriyorlar...

İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN:

http://akademim.blogspot.com/2011/07/beyinzihin-kontrolu-mumkun-mu-telegram.html

KOBAY TÜRKLER ! Şişli Etfal hastanesi beyninde çip tespit etti.

KOBAY TÜRKLER ! Şişli Etfal hastanesi beyninde çip tespit etti
KOBAY TÜRKLER ! Şişli Etfal hastanesi beyninde çip tespit etti


Batılı ülkelerde yaşayan ve hapishaneye düşen bir çok Türk, devlet kurumlarınca çeşitli testlerde kobay olarak kullanılıyor.

-Beyinler kontrol altına alınıyor

Ömer Özkaya’nın kaleme aldığı “CIA Belgelerine Göre Zihin Kontrolü” kitabında, uzun süre İsveç’te yaşayan bir Türk vatandaşına İsveç polisi tarafından uygulanan “kobay muamelesi” teferruatlıca anlatılıyor. Özellikle Batı gizli servisleri, hükümetlerin kontrolünde yürütülen “insana tam hakim olma” projesini bütün acımasızlığı ile denemeye başladılar. Bu projede baş kobaylar arasında Asya kıtası vatandaşları ile özellikle Türkler geliyor. -İşte çok çarpıcı bir örnek

İbrahim Ariç uzun yıllar Almanya’da yaşamış. Çocukluk ve gençlik yılları Almanya’da geçmiş. Ancak Almanya’da kaldığı süre içinde kamu memurları tarafından işkencelere ve tıbbi deneylere tâbi tutulmuş. Haksız yere cezaevine atılmış. Cezaevinde de yoğun şekilde deneyler geçmiş başından. Diyor ki Ariç: “Sürekli olarak bilmediğim gerekçelerle çeşitli ilaç ve deney uygulamalarına tâbi tutuldum. Hastanelerde zoraki ilaç denemelerine tâbi tutulduğuma ilişkin belgeler, bulgular, tarafımdan tevsik edilmiş olup arşivlenmiş şekilde hazırdır.”

Ömer Özkaya’nın kaleme aldığı “CIA Belgelerine Göre Zihin Kontrolü” kitabında, insanların kobay olarak kullanılması ile ilgili ilginç örnekler vardı.

Özkaya, kitabında uzun süre İsveç’te yaşayan bir Türk vatandaşına İsveç polisi tarafından uygulanan “kobay muamelesini” de teferruatlıca anlatmıştı.

Sürekli olarak gelişen teknoloji ve elektronik çağın baş döndürücü hızla yeni buluşlar ortaya koyması, “bu yeniliklerin” insanlar üzerinde denenmesi fikrini de beraberinde getirdi.

Özellikle Batı gizli servisleri, hükümetlerin kontrolünde yürütülen “insana tam hakim olma” projesini bütün acımasızlığı ile denemeye başladılar.

Bu projede baş kobaylar Asya kıtası vatandaşları ve özellikle Türkler.

İbrahim Ariç’in başından geçenleri “belgeleriyle birlikte” öğrenmemiş olsaydım, belki de konunun ciddiyetini ben de fark etmeyecektim.

İbrahim Ariç uzun yıllar Almanya’da yaşamış. Çocukluk ve gençlik yılları Almanya’da geçmiş. Ancak Almanya’da kaldığı süre içinde kamu memurları tarafından işkencelere ve tıbbi deneylere tâbi tutulmuş.

Haksız yere cezaevine atılmış. Cezaevinde de yoğun şekilde deneyler geçmiş başından.

Diyor ki Ariç: “Sürekli olarak bilmediğim gerekçelerle çeşitli ilaç ve deney uygulamalarına tâbi tutuldum. Hastanelerde zoraki ilaç denemelerine tâbi tutulduğuma ilişkin belgeler, bulgular, tarafımdan tevsik edilmiş olup arşivlenmiş şekilde hazırdır.”

İbrahim Ariç’i kobay olarak kullanan Almanlar, daha sonra onun işe yaramayacak hale geldiğini düşünerek 30.09.2004 tarihinde Türkiye’ye iade ederler.

Ariç başından geçen insanlık dışı olayları belgelemek için yoğun bir mücadeleye başlar Türkiye’de.

Bu mücadele sonunda onu şok eden bir belge Şişli Etfal Hastanesi’nden gelir.

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çektirdiği MR’da, beyninde bir sinyal odağı olduğu tespit edilir.



Yanlış duymadınız, Almanlar kobay olarak kullandığı İbrahim Ariç’in kafasının içine “sinyal odağı” yerleştirmişlerdir.

Hastanenin bu konudaki raporu şöyledir:


“539955 dosya nolu, 753937 protokol nolu 18.11.2004 müracaat 25.11.2004 netice tarihli Kranium MR incelemesinde, sol frontal bölgede, subkortikal ak maddede T2 ve Flair sekanslarda hiperinteks karakterde patolojik sinyal odağı mevcuttur. Kortikal sulkus genişlikleri normal izlenmiştir.”

İnsanların kafalarının içine, vücutlarının değişik bölgelerine mikroçipler yerleştirerek, insanı her yerde takip etme, kontrol altında tutma gibi projelerin uzun zamandan beri denenmekte olduğunu biliyoruz.

Nitekim İbahim Ariç de bu projede kobay olarak kullanılmış, kafasının içine bu kobaylık döneminde “sinyal odağı” yerleştirilmiş.

Tabii bunlar iddia! Ama hastane raporuyla belgelenmiş iddia.

Bütün bunlar doğru ise, Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşayan Türkler için çok ciddi tehlikeler var demektir.

İsveç ve Almanya örneğinde olduğu gibi çeşitli sebeplerden dolayı cezaevine düşen Türkler, burada değişik deneylere tâbi tutuluyor, kobay olarak kullanılıyorsa çok vahim bir durum var demektir.

Belki de Avrupa’nın değişik ülkelerinde, Batı ülkelerinin “teknolojik–istihbarat” amaçlı deneylerine tâbi tutulmuş ama bunu açıklayamayan, ruhi yönden çöküntüye uğratılmış binlerce insanımız bulunmaktadır. Avrupa Birliği’ne girmeye hazırlanan Türkiye için, birliğin kölelik olduğunu biliyorduk ama işin içinde “kobaylık” olduğunu tahmin bile edemezdik.

Türkiye bu vahim olaylara dur demezse, Türkiye’yi güçsüz gören Batı ülkeleri daha pek çok gencimizi kobay olarak kullanacak. 
http://arsiv.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=5000458&tarih=2005-01-14

Aytıntılı Bilgi İçin Lütfen Tıklayın: http://elektromanyetiksavas.blogspot.com/

İstenilen kişi biyonik bir robota dönüştürülebiliyor

İstenilen kişi biyonik bir robota dönüştürülebiliyor
İstenilen kişi biyonik bir robota dönüştürülebiliyor



Alanı insan zihinleri olan savaş!

9/11 saldırıları bugüne kadar kullanılan; ancak açıklanmayan bir kısım bilimsel tekniklerin de birer birer açıklanmasına yol açıyor. Bugüne kadar “komplo teorisi” olarak adlandırdığımız bir kısım teknikler artık terör hareketlerinin önceden haber alınabilmesi amacıyla kamuya açık alanlarda da kullanılmaya başlandı!

Washington Times’ın dünkü nüshasında havaalanlarına yerleştirilecek güvenlik tarayıcılarıyla yolcuların beyinlerinin okunacağı ve teröristlerin bu şekilde deşifre edileceği belirtiliyor. Sistem şöyle işleyecek:

Sistem, beyin dalgalarını ve kalp atış ritimlerini alacak, analiz edecek ve böylece tehdit olabilecek yolcular ortaya çıkarılacak.

Bu haberi okuyunca beyin dalgalarım otomatik olarak Aydoğan Vatandaş adına kilitlendi. Onun bu konularda yazdığı kitaplara Türk halkının ilgisi çok yüksek. Özellikle “Agharta– Elektromanyetik savaş başladı” (Timaş Yayınları) adlı kitabı altı baskı yaptı. Bu kitap 11 Eylül saldırılarından önce yazılmıştı. Ama yayınlanması 11 Eylül saldırısından bir hafta sonraya tekabül etti.

Bir kere beyin dalgalarının frekanslarının da tıpkı parmak izleri gibi her insanda farklı olduğu ve birbirine asla benzemediğini, bunun da işleri çok kolaylaştırdığını belirtelim. Beyin dalgalarının görüntü haline dönüştürülmesi ile insanların ne düşündüğünü görme çabası bu tekniğin varacağı son nokta.

Yalnız bu sistem sadece terör eylemlerini ortaya çıkarmak için değil, bizzat teröre de hizmet edebilme potansiyelini taşıyor. Hatta 11 Eylül saldırılarının beyin kontrolü yoluyla yapıldığı bile iddia ediliyor.

Bize çok uçuk geliyor; ama bu konudaki çalışmalar her geçen gün hayatımıza daha fazla girmeye başladı. Tehlikesi şu: Elektromanyetik dalgalar gönderilerek insanlara rüya gördürülebiliyor, olmayan bir şey varmış gibi hayal gördürülebiliyor, sanal bir kısım görüntüler sürekli insan beynine gönderilebiliyor ve insan istem dışı bir kısım eylemlere yönlendirilebiliyor vs.



İBDA–C lideri Salih Mirzabeyoğlu, DGM’de kendisine elektromanyetik dalgaların kullanımı ile beyin kontrolü operasyonu yapıldığını iddia etmişti!

Bu proje, dünyada elektrik taşıyan her şeyin çevresinde bir manyetik alan olduğu ve bu alanların elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA, geliştirdiği elektronik aygıtlar ve ajanları sayesinde her insanda farklı olan ve 3–50 Hertz arasında değişen dalga boyutunu tespit edebiliyor. Hedef kişinin yaydığı elektromanyetik dalga boyutları tespit edildikten sonra bu veri NSA’nın bilgisayarlarına veriliyor ve bu bilgisayarlar ve uydular aracılığı ile o kişi 24 saat izleniyor. O kişi tam bir denetim altına alınıyor, yönlendirilebiliyor, düşünceleri okunabiliyor. Konuşmaları dinlenebiliyor, gördükleri seyredilebiliyor, sadece onun duyabileceği sesler yayınlanabiliyor, sadece onun görebileceği görüntüler gösteriliyor, ona her türlü bedeni acı verilebiliyor. Yani kişi NSA’nın canlı bir robotu haline getiriliyor. 


Bu robot söz dinlemezse karşılığını, her türlü bedeni acı çektirilerek ödüyor. Bu işkenceciler, bizimkiler gibi ‘as Filistin askısına, çevir manyetoyu, sık tazyikli suyu, yatır falakaya, sok copu’ gibi gürültülü patırtılı, zahmetli külfetli olarak yapmıyor, sadece önlerindeki bilgisayarın tuşlarına dokunarak bunu yapıyor. Dokunuyorlar tuşa, hafıza kaybı ve davranış bozuklukları oluşuyor. Dokunuyorlar, göz kapaklarında ani ve şiddetli kaşınmalar oluşuyor. Dokunuyorlar, duyulan sesin yönü, şiddeti ve içeriği değişiyor. Solunum yollarını denetleyerek konuşmanızı bozuyorlar. Genital bölgede kaşınma, beklenmedik orgazm veya yoğun acı hasıl ediyorlar. Rüyalarınızı denetliyorlar. Birkaç dakika boyunca ayak parmaklarını istem dışı olarak 90 derece döndürebiliyorlar.

Aslında bu çalışmalar yeni değil. 50 yıl öncesine dayanıyor. 1996 yılında yayımlanan “Beyin Kontrolü ve Tanımlanamayan Gizli Hükümetler” adlı kitabında Daniel Brandt, bir insana hipnozla bir cinayet işletilebileceğini iddia ediyor. Bazı uyuşturucu maddeler de insanların beyinlerinin kontrol altına alınmasında kullanılabiliyor.

New York Times gazetesinin l6 Temmuz l977 sayısında şöyle bir haber yayınlandı: “ABD, insanlığın esir edilebileceği görünmez silahlar geliştiriyor.”

CIA, psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başararak artırdı. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu harp görünmez, muharebe sahası ise insan zihinleridir!

Bu yazının uçuk kaçık bir yazı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!


Nuh Gönültaş
Gazeteci-Yazar
19.08.2002

5 Mayıs 2013 Pazar

His edebilen yapay parmak ucu geliştirildi

His edebilen yapay parmak ucu geliştirildi
His edebilen yapay parmak ucu geliştirildi



Bilim adamları, yumuşak algılayıcılar ve çok ince, esnek elektronik malzeme yardımıyla "hissedebilen" parmak ucu geliştirdi.

Nanotechnology dergisinde yayımlanan makaleye göre, multi fonksiyonel silisyum yarı iletken teknolojisini yumuşak, üç boyutlu deri haline getiren bilim adamları, parmak ucuna geçirilen bu derinin hem alttan hem üstten baskıyı, örneğin parmağın hareketiyle oluşan gerilmeyi dahi algılayabildiğini belirtti.
Bugüne kadar geliştirilen yapay hissedebilen derilerin aksine, yeni yapay yüzey esneyebildiği için sadece düz zeminde kullanılmıyor, bir eldiven gibi parmak ucuna da takılabiliyor.

Bilim adamları, yapay parmak ucu için, iletken altın şeritleri çok ince silisyum tabakalarının üstüne yerleştirdi. Daha sonra bu tabakalar esnek polyimide tabakanın içine gömüldü. Şekil verilen yüzey, parmak ucu biçimindeki çok ince silikon folyo üzerine aktarıldı.

Yapay elektronik deri, içindeki devrelerde bulunan mikro-elektrodlar yardımıyla basıncı ve gerilmeyi hissedebiliyor. Yapay deriye hareketi veya ısıyı algılayan sensörler de yerleştirilebiliyor.

Bilim adamları, geliştirdikleri esnek yapay derinin hem protezlerde hem de özellikle cerrahi robotik cihazlarda kullanılabileceğini düşünüyor.  (trthaber)
IBM ''İnsan beyni gibi çalışan çip yaptık''
IBM ''İnsan beyni gibi çalışan çip yaptık''


Amerikan bilişim devi IBM, bilgisayarların deneyimlerinden öğrenmelerini, kuramlar geliştirmelerini ve sonuçlardan ders çıkarmalarını sağlayacak insan beyninin çalışmasını taklit eden devrim niteliğinde bir yonga geliştirdiğini açıkladı.

IBM şirketi yaptığı açıklamada, bu yongalarla yapılacak ”düşünen” bilgisayarların bugünün geleneksel bilgisayarlarıyla aynı şekilde programlanmayacağını belirterek, bu bilgisayarların deneyimlerinden öğreneceklerini, bağlantı kuracaklarını, kuramlar geliştireceklerini, anımsayacaklarını ve sonuçlardan ders çıkaracaklarını kaydetti.

Bu tip iki yonganın üretildiğini ve şu anda test edildiğini belirten şirket, her iki yonganın da silisyum yalıtkan üzerinde 45 nanometre kalınlığında olduğunu ve 254 nörona (sinir hücresi) eşdeğer kapasiteleri bulunduğuna işaret etti.


Uzun vadede hedeflerinin 10 milyar nöron kapasitesine (insan beyni 100 milyar kapasiteli) ulaşan bileşenlerden bir kompleks geliştirmek olduğunun altını çizen IBM, amaçlarının 2 litreden az bir alanda bir kilovat elektrik tüketen 1 katrilyon sinapsis (iki nöronun birleştiği yer) yaratmak olduğunu kaydetti.

Şirket, bu yongaları kullanan bilgisayarların daha az enerji tüketeceğini ve günümüz makinelerinden çok daha küçük olacağını belirterek, düşünen bir bilgisayarın, örneğin sıcaklık, basınç ve dalgaların yüksekliğiyle ilgili verileri derleyip, farklı tipteki deniz sensörlerinden sağlanan verileri analiz edip tsunami alarmı verebileceğini ya da koku alma hassasiyeti sayesinde toptancıları taze ürün stoklarını idare etmelerinde yardım edebileceğini bildirdi.

SyNAPSE adı verilen projenin ikinci aşamasında IBM, Columbia, Cornell, California ve Wisconsin gibi ABD’nin önde gelen üniversiteleriyle işbirliği yapacak. Projeye, ABD silahlı kuvvetlerinin yüksek teknoloji projelerini finanse eden DARPA adlı kuruluş 21 milyon dolar kaynak sağladı.

IBM’in bu başarısı konusunda Endpoit Technologies Associates’den Roger Kay, ”Bu yeni bir ufuk, kimse böyle araştırmalar yapmamıştı” derken, New York Üniversitesinden nöroloji profesörü Anthony Movshon, IBM mühendislerinin yapmaya çalıştıklarının, beynin uyum sağlamak için yaptığı ”plastisitenin” aynısını yongaya yerleştirmek olduğunun altını çizdi.

Teknoloji alanında uzun yıllardır elektronik cihazlar kapasitelerini her 1,5 yılda bir ikiye katlarken, transistörlerin yeni yongalar üzerindeki aşırı yoğunlaşması nedeniyle ortaya çıkan aşırı sıcaklığın kontrol altına alınmasındaki zorluk nedeniyle bu gelişim artık sonuna gelmiş gibi görünüyor. 

(AA)

29 Nisan 2013 Pazartesi

Bilim adamları akıl okumayı keşfetti

Bilim adamları akıl okumayı keşfetti
Bilim adamları akıl okumayı keşfetti



Bilimadamları beyinde sözcüklerin oluşumunu keşfetti. Çığır açan buluş sözcüklerin beyinde oluşumunu öğrenerek, izlenmesini mümkün kılıyor.

Washington Üniversitesi'nin Nörobilim ve Teknoloji Merkezi başkanı Eric Leuthardt tarafından yürütülen araştırmada epilepsi hastası olan 4 kişinin beynine toplam 64 elektrot yerleştirildi. Araştırma ekibinin asıl görevi epilepsi hastalığının sebeplerini ortaya çıkarmaktı. Ancak bilim adamları çığır açan başka bir buluş keşfetti. Elektrotlar beyinde 40'tan fazla bölgenin İngilizce diline tepki verdiğini tespit etti.

Bu birbirinden farklı sinyaller aynı zamanda akıl okumaya da imkan verecek. Bir bilgisayar programının geliştirilmesiyle birlikte bu sinyaller kullanılarak insanların düşüncelerini okumak mümkün olabilecek.

SABAH 30 Mayıs 2011



Düşüncelere ve rüyalar bilgisayara kayıt edilebiliyor

Düşüncelere ve rüyalar bilgisayara kayıt edilebiliyor
Düşüncelere ve rüyalar bilgisayara kayıt edilebiliyor


Uzaktan Nöral Denetim

Bir süre önce NASA tarafından uzaydaki astronotlar için DÜŞÜNCELERİN BİLGİSAYARA KAYDEDİLMESİ ile ilgili bir makale yayınlandı. Merak edenler bu makaleye göz atabilirler. (Makale adı : SUBSPEECHES)

Bu teknoloji ile ilgili ayrıntıları web üzerinde bir çok kaynakta bulabilirsiniz. Ancak en bilinenleri GEORGE FARQUAR ve PROJECT FREEDOM, Prof.Dr. Jose DELGADO ve Zihin Kontrolü çalışmalarıdır.

Projenin başlangıcı 2.Dünya Savaşında Yahudi Bilim adamları tarafından BERGSTRASSE denilen bölgedeki labaratuarlarda başlatılmış, savaşın sona ermesi ile proje ABD Askeri
Laboratuarlarına taşınmıştır. Şu an için bu projenin 250 farklı versiyonu üzerinde dünya üzerine yayılmış bir çok tıbbi ve teknolojik laboratuarlarda devam ettirilmektedir.

Hatta proje bir ara o kadar ses getirdi ki, MEL GIBSON ve JULIA ROBERTS"ın oynadığı CONSPIRACY THOERY – KOMPLO TEORİSİ filmine konu oldu.

Ancak, ZİHİN KONTROLÜ projesi ile HASSAS TAKİP konusunu birbirinden
kesinlikle ayırmakta yarar görüyoruz.

İlkinde duruma göre kişi yada gruplara yönelik ağır ve şiddetli bir psikolojik baskı, psikolojik faktörler kullanılarak bilinen sorgu metodları uygulanmaktadır. Bu şekilde ağır psiko-şiddete uğrayan kişi yada gruplara her an “SENİ İZLİYORUZ” mesajı değişik obje,
ekipman ve personel kullanımıyla devam ettirilmektedir.


İkincisinde kaynaklara göre, kişi yada grupların zihinleri nano-teknolojik cihazlarla incelenebilir ve görülebilir. Oto kontrolü ve tüm psikolojik ve fiziksel yapısı yönlendirilebilir. Verimli bir sorgulama metodudur.

Tüm bu teknolojilerin, İNSAN HAKLARI yada BİREYSEL HAYATIN MAHREMİYETİ gibi konularla nasıl bir uyum içerisinde olduğunu da sizlerin ve okuyucuların takdir ve görüşlerinize bırakıyoruz.

Şimdi gelelim projenin sistematiğine...

Bir cismin bioelektrik alanı uzaktan algılanabilir, böylece cisimler bulundukları herhangi bir yerde denetlenebilirler. Özel EMF cihazıyla sistem operatörleri, kripto-şifre çözücüleri (EEG"lerden) üretilen potansiyelleri uzaktan okuyabilirler. Bunlar bir kişinin beyin durumlarina ve düşüncelerine kodlanabilir. Bu durumda kişi, uzak bir mesafeden mükemmel olarak denetlenir. İstihbarat personeli, “İşaret İstihbaratı”nın elektromanyetik tarama ağının kadranında çevirerek, ülkedeki herhangi bir şahsa çevirir ve İstihbarat teşkilatı"nın bilgisayarları o şahsı belirler ve günde 24 saat takip eder. İstihbarat Teşkilatı, Türkiye"deki herhangi bir şahsı seçebilir ve onu izleyebilir.

İstihbarat Teşkilatı “İşaret İstihbarat”, “Uzaktan Nöral(Sinir) Denetimi ve Elektronik Beyin Bağlantısı” için, “Elektro Manyetik Beyin Uyarılması”nı kullanmaktadır. (İonlaşamayan elektro manyetik alan) radyasyonu üzerine, nörolojik araştırmayı ve bioelektirik araştırma ve gelişmeyi içeren 1950"li yılların MKULTRA programından beri, “Beyin Uygulaması” gelişme hâlindedir.

Elde edilen gizli teknoloji, Ulusal Güvenlik Arşivlerinde, “Radyoaktifliği ve nükleer patlamaları içermeyen ve çevrede bulunan bir kaynaktan istemeyerek (kasıtlı olmayan bir
şekilde) yayılan elektromanyetik dalgalardan oluşan bilgi” olarak tanımlanır ve “Işinim İstihbaratı” olarak sınıflandırılır. İşaret İstihbaratı, Amerika ve dost ülkeler yönetiminin diğer elektronik mücadele programları gibi, bu teknolojiyi de, gizli olarak yürütmekte ve muhafaza etmektedir. İstihbarat Teşkilatı, bu teknoloji ile ilgili mevcut bilgileri denetlemekte ve bilimsel araştirmalari halktan gizlemektedir. Aynı zamanda bu teknolojiyi
gizli tutmak için uluslar arası istihbarat anlaşmalari da vardir.

İstihbarat teşkilatı bilgisayarında üretilen beyin planlaması, beyindeki elektriksel faaliyetleri sürekli olarak denetlemektedir. Ulusal Güvenlik gayesiyle istihbarat teşkilatı, binlerce insanın ferdî beyin haritalarını kaydetmekte ve şifrelemektedir. Elektro
manyetik alanla “Beynin Uyarılması”, beyin-bilgisayar bağlantısını sağlamak için, meselâ, askerî savaş uçaginda ordu tarafindan gizlice kullanılmaktadır.

Elektronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezindeki elektrik faaliyetleri, kurbanın sözlü düşüncelerine çevrilebilir. Kulağı devre dışı bırakarak, ses haberleşmesinin dogrudan beyne gitmesini saglayarak, Uzaktan Nöral Denetim, şifrelenmiş işaretleri, beynin
işitme korteksine gönderebilir. İstihbarat ajanları bunu, paranoid şizofreninin karakteristiği olan işitsel halisünasyoları taklid ederek, kurbanların gizli olarak takatini kesmek için
kullanabilirler.

Kurbanla herhangi bir temas olmaksızın, Uzaktan Nöral Denetim, bir kurbanın beynindeki görsel korteksteki elektirik faaliyetlerini planlayabilir ve kurbanın beynindeki tasvirleri (görüntüleri) bir videonun monitöründe gösterebilir. İstihbarat ajanları kurbanın
gözlerinin gördüğü her şeyi görürler. Görsel hafıza da görülebilir. Uzaktan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri atlayarak (devre dışı bırakarak), doğrudan görsel kortekse görüntü gönderebilir. İstihbarat ajanları, beynin programlama gayesi için, gözetim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için bunu kullanabilirler.

Birleşik Devletlerde, 1940"lı yıllardan beri, İşaret İstihbaratı ağı vardır. NSA"nın Ft. Meade"de kişileri izlemek ve bunların beyinlerindeki işitsel-görsel bilgileri -tecavüzkar olmayan bir biçimde- denetlemek için kullanılan iki yönlü geniş bir, Uzaktan Nöral Denetim sistemi vardır. Bu işlerin tümü, kişiyle fizikî bir temas olmadan yapilir. Uzaktan Nöral Denetim metodu, gözetim ve yurt içi istihbarat için esas metodtur. Konuşma, üç boyutlu ses ve şuuralti ses, kişinin beyninin işitme korteksine (kulaklari by pass edilerek) gönderilebilir ve görntüler görsel korteksin içine gönderilebilir. Uzaktan Nöral Denetim, kişinin algılarını, ruh durumunu ve motor kontrolünü degiştirebilir.

Konuşma korteksi / işitsel korteks baglantısı, istihbarat toplumu için esas haberleşme sistemi oldu. Uzaktan Nöral Denetim, görsel- işitsel beyin ile beyin arasında veya beyin ile bilgisayar arasında tam bir bağlantıya izin verir

NSA-SIGINT (Ulusal Güvenlik Teşkilatı İşaret İstihbaratı) insan beyninden yayılan 5 miliwottluk ve 30-50 Hz"lik uyandırılmış potansiyellerin şifrelerini digital olarak çözerek, insan beynindeki bilgileri uzaktan ve (tecavüzkar olmayacak bir biçimde) denetlemek için hususi yeteneklere sahibtir.

Beyindeki nöral hareketlilik değişen bir manyetik akıya sahib olan değişen bir elektirik özellik yaratır. Bu manyetik akı 30-50 Hz"lik ve 5 milimetrelik sürekli bir elektromanyetik dalga çıkarır. Beyinden gelen elektromanyetik emisyonda ihtiva edilen şeyler “uyandırılan potansiyeller” olarak adlandırılan (enserler ve desenlerdir.). Her düşünce, reaksiyon, motor kumandası, işitsel olaylar ve görsel görüntü için beyindeki bir “uyandırılmış potansiyel” veya “uyandırılmış potansiyeller kümesi” karşiligi vardir. Beyinden yapilan EMF emisyonunun şifreleri, beyninde geçerli fikirler, düşünceler, görüntüler ve sesler haline gelmesi için, çözülür.

NSA SIGINT, bilgileri (sinir sistemi mesajları gibi) istihbarat ajanlarına aktarmak ve gizli operasyon yapılacak kişilerin beyinlerine (onlar tarafından farkedilemeyecek bir şekilde) aktarmak için, bir haberleşme sistemi olarak EMF ile aktarılan Beyin Uyarılması"nı kullanmaktadır.

EMF ile Beynin Uyarılması, sonuçta beynin nöral devrelerinde ses ve görsel olayların oluşması için beyindeki uyarılacak potansiyelleri, kobayları tetiklemek için şifrelenmiş ve pulslanmış karmaşık elektromanyetik işaretler göndererek çalışır. EMF ile Beyin Uyarılması kişinin beyin hallerini değiştirebilir ve motor kontrolünü etkileyebilir.

İki yönlü elektronik Beyin Bağlantısı, sesi (kulakları by pass ederek) işitsel kortekse aktarırken ve donuk (belirsiz) görüntüleri, (optik sinirleri ve gözleri by pass ederek), görsel kortekse aktarırken, nöral görsel-işitsel bilgileri uzaktan kumanda ederek,
yapılır. Görüntüler beyinde sabit olmayan iki boyutlu ekrandaki gibi zuhur eder.

İki yönlü elektronik Beyin bağlantısı gelişmiş tüm istihbarat servisleri personeli için esas haberleşme sistemi haline gelmiştir. (Bu servislere ülkemiz serevislerini de ekleyebiliriz) Uzaktan Nöral Denetim (RNM, insan beynindeki bioelektirik bilginin uzaktan denetimi) esas gözetim sistemi hâlini almıştır. Bu Batılı Devletler İstihbarat Topluluğu"nda sınırlı sayıdaki ajan tarafından kullanılmaktadır.

Beynin sırrını Türk araştırmacılar çözdü

Beynin sırrını Türk araştırmacılar çözdü
Beynin sırrını Türk araştırmacılar çözdü



Bilkent Üniversitesi araştırmacıları, beynin sol ve sağ lobunun vücudun her iki bölgesindeki olaylar için aynı anda çalıştığını ortaya çıkardı.

Ulusal Manyetik Rezonans Araştırma Merkezi (UMRAM) yöneticisi ve Bilkent Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergin Atalar, Psikoloji Bölümü Öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Boyacı ve Yrd. Doç. Dr. Katja Doerschner başkanlığındaki ekiple beyin üzerindeki deneylerde bazı sonuçlara ulaştıklarını ifade etti.
Deneylerde bilim insanlarınca henüz ortaya konmamış bazı özellikler belirlediklerini bildiren Atalar, bunlardan bir kısmının da dünya genelinde kabul edilen bazı bilim teorilerinin gerçek olmadığını ortaya koyduğunu belirtti.
Yapılan deneylerde, sağ tarafta gösterilen bir nesnenin beynin sol tarafında işlendiği yönündeki bilgilerin aksine, beynin her iki tarafında da işlem meydana geldiği ortaya çıktı.
Atalar, merkezde yürütülen bir başka beyin araştırmasında ise parlak cisimlerle mat cisimleri beynin nasıl ayırt ettiğini ortaya çıkardıklarını belirtti. 

(trthaber)

Bu güne değin en çok tıklanılanlar