Sayfalar

12 Haziran 2013 Çarşamba

NASA, beyin okuyarak terörist avlayacak.

NASA, beyin okuyarak terörist avlayacak.
NASA, beyin okuyarak terörist avlayacak.


NASA beyin okuyacak

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi havaalanlarında teröristleri yaydıkları beyin dalgalarından saptayacak bir cihaz geliştiriyor. Bilim çevrelerinde tartışılan girişim, insan hakları savunucuları tarafından da eleştiriliyor

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA, insan beyninin yaydığı elektrik dalgalarından yararlanarak düşünce okuyabilecek bir cihaz geliştirme aşamasında olduğunu açıkladı.
NASA yetkilileri, temasa geçtikleri "Northwest Airlines" adlı havayolu şirketine, söz konusu cihazın havaalanlarında güvenlik amacıyla kullanılabileceğini, çok yakın bir gelecekte yolcular arasına gizlenen olası teröristlerin bu cihazla yapılacak taramalarda tespit edilebileceğini bildirdi.
The Washington Times gazetesinin haberine göre, 11 Eylül saldırılarından sonra uzay teknolojisini sivil güvenlik alanında kullanma kararı alan NASA, özel bir firmanın da katkısıyla, bir tür süper yalan makinesi geliştirdi.
Washington Times’a konuyla ilgili olarak bilgi veren NASA Uzay Araştırma Bölümü Müdürü Herb Schlickenmaier, Northwest Havayolu’na teklif ettikleri bu projenin geliştirdikleri 4 projeden biri olduğunu belirterek, çalışmaların henüz tamamlanmadığını kaydetti.

İtirazlar var

Ancak NASA’nın bu inanılmaz projesi bazı bilim adamları tarafından uygulanabilirliği çok şüpheli bir tasarım olarak nitelendirildi. Beyin dalgalarını beyin elektrosunda (EEG) olduğu gibi, insan kafasına kablo bağlayarak dahi ölçmenin çok güvenilir bir sonuç vermediğini vurgulayan bilim adamları, kalabalık bir yolcu grubundan gelen sinyalleri sağlıklı olarak değerlendirmenin mümkün olmayacağını savundular.
Buna karşın bazı fizikçiler ise mevcut bilgi birikimi ve teknolojiyle beyin dalgalarını ölçerek kişinin ne düşündüğünün belli bir yanılma payı ile anlaşılabileceğini belirttiler. Proje hukuksal açıdan da sorunlu olarak gösterildi. Özel hayatın dokunulmazlığını savunan çevreler böyle bir uygulamanın haberleşme ve seyahat özgürlüğünü ihlal edeceğini vurguladılar.

Nasıl çalışıyor?

Havaalanlarında kontrol kapılarına yerleştirilmesi planlanan beyin okuma cihazı, nöro elektrik algılayıcıları vasıtasıyla insan beyni ve kalbinin yaydığı elektrik dalgalarını insanın gövdesiyle hiç temas kurmadan, uzaktan algılayabilecek.
Algılayıcıların saptadığı bu sinyaller çok gelişmiş bir bilgisayara veri olarak girecek. Bilgisayar ise bu verileri, hafızasında bulunan suçlu kişilerin psikolojik profili ile karşılaştıracak.
Yolcuların kişisel dosyaları ve sabıka kayıtları da veri olarak hafızada bulunacak. Sonuçta bilgisayar, algılayıcıları tarafından gönderilen nabız atışı, vücut sıcaklığı, göz kırpmaları ve öteki biyoritmsel tepkilerle ilgili sinyalleri değerlendirerek yolcunun potansiyel bir terörist olup olmadığını saptayabilecek.

Büyük Birader sizi gözetliyor
11 Eylül saldırılarından sonra ABD’de havalanı ve uçuş güvenliği adına bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasını da içeren önlemler devreye girdi. İş sonunda romancı Orwell’in "Büyük Birader"ini çağrıştıran "beyin okuma makinesi"ne kadar vardırıldı.

http://www.milliyet.com.tr/2002/08/18/dunya/adun.html

Matrix filmi gerçek oldu. Eğitimde yeni dönem geliyor.

Matrix filmi gerçek oldu. Eğitimde yeni dönem geliyor
Matrix filmi gerçek oldu. Eğitimde yeni dönem geliyor

Matrix mucizesi gerçek oluyor! Beyine çip geliyor!


Beyine dışarıdan bilgi yükleyebilen makine geliyor!

Matrix filminde Neo karakterinin sadece birkaç saniye içerisinde Kung Fu öğrendiği sahne gerçek oluyor. Bilim adamları beyne dışarıdan sinyal göndererek beyin aktivitesini etkilemeyi başaran bir makine geliştirdi

Önce Duke Üniversitesi’nde görevli Amerikalı bilim adamları, beynine mikroçipler takılan bir maymuna istenilen bilgiyi göndermeyi başardıklarını duyurdu. Ardından Rus bilimadamı Vitali Valtsev, düşünme yeteneği olan ve bir bebek gibi eğitilmezse suçluya dönüşebilecek bilgisayar icat ettiklerini öne sürdü. Tüm bu gelişmeler gişe rekorları kıran The Matrix filminde Keanu Reeves’in canlandırdığı Neo karakterinin bir bilgisayara bağlanıp birkaç saniye içinde milyonlarca sayfa bilgiyi ve beceriyi kazandığı o sahneyi akıllara getirdi. Dün Boston Üniversitesi uzmanlarıyla ortak çalışan Kyoto Nörobilim Akademisi’nin Japon bilim adamları bu rüyanın gerçek olmaya çok yakın olduğunu açıklayınca birkez daha bilim dünyasında heyecan yaşandı.

Hafıza hapı da geliyor


Uzmanlar ‘yakın gelecekte’ yeni bir yabancı dilin ya da uçak uçurma becerisinin uyanık olmaya bile gerek duyulmadan insanların beynine kısa sürede yüklenmesinin mümkün olacağını açıkladı. FMRI adlı bir cihaz geliştirdiklerini duyuran bilim adamları, bu cihazın beyne gönderdiği sinyaller ile beyin aktivitesini değiştirmeyi başardıklarını, bunun da teorik olarak beyne yeni bilginin dışarıdan aktarılmasına olanak verdiğini vurguladı. Saygın bilim dergisi Science, bilim adamlarının bu çalışmasını son sayısında geniş bir şekilde yayımladı. Ayrıca uzmanların, hafızayı dinç tutacak ve öğrenilen bilgilerin çok daha uzun süre beyinde zarar görmeden depolanmasını sağlayacak bir hafıza hapı üzerinde de çalıştıkları kaydedildi.

İlk deneme Neo’dan!

Larry ve Andy Wachowski kardeşlerin yazıp-yönettiği bir bilim kurgu filmi, 1999’da gösterime girmişti.. Filmde başrolü oynayan Keanu Reeves (Neo), bir bilgisayara bağlanıp birkaç saniye içerisinde milyonlarca sayfa bilgiyi beynine yüklemişti.

VATAN
11 Aralık 2011

Sinir sistemine çip takıldı

Sinir sistemine çip takıldı
Sinir sistemine çip takıldı

Profesor Kevin Warwick yıllar süren çalışmaların ardından bileğine sinir sistemine bağlı bir çip yerleştirdi.

İnsan ve makine arasındaki çizgiyi test etmek için dört yıl önce vücuduna ilk çipi takan İngiliz profesör Wareick, bir adım dahab ileri gitti: Warwick yıllar süren çalışmaların ardından bileğinin altındaki sinirlere bağlı bir çip takdırdı. Çip duyuları aktaran ve kaslarını hareket ettiren sinir kodlarını dinleyecek ve kaydedecek.

Reading Üniversitesi sibernetik profesörü, deneylerinin takma kol ve bacak gibi organların gerçek organlarla eş tepkiler vermesini sağlamasını amaçlıyor. Çiplerin sinir sistemini taklit etmesiyle ortaya çıkabilecek buluşlar aynı zamanda felçliler için de bir çözüm getirebilir. Ancak Warwick’in kendisi bile deneylerden ne tür bir sonuç alınacağı konusunda henüz kesin bir fikre sahip değil.

       “Bu safhada, gerçekten başarılı olup olmayacağımızı bilemiyoruz” diyen Warwick’in testlerdeki temel amacı elektrik devreleriyle vücudun sinir sistemini biraraya getirerek cyborg üretimine giden yolda ilk adımı atmak. Kendisini bir cyborg kobayı olarak kullanmayı kafasına koyan Warwick daha önce hiçbir araştırmacının gidemediği kadar ileriye gidiyor.
       
CYBORG 1.0’DAN 2.0’A 

       Vücuduna ilk olarak 1998 yılında dokuz günlüğüne bir silikon çip yerleştiren Warwick, bu çipi çalıştığı üniversitedeki bir bilgisayarın kendisinin nerede olduğunu tespit etmesi, ve gittiği yönde kapıları ve ışıkları açması için kullanmıştı. O dönem bazıları için oldukça ürkütücü bir fikir olan bu deney şimdi büyük bir adım daha atılarak daha da ileri götürülüyor. 

       Bu sefer yüz küçük iğneden oluşan mikroelektrodlar fiber yardımıyla Warwick’in sol kolundaki ana sinire bağlandı. Bu sinir beyin ile el ve parmaklar arasındaki iletişimi sağlıyor. Bir radyo vericisi takılan devreler sayesinde çipte oluşan elektrik tepkilerini bir laboratuvar bilgisayarına aktarıyor. 

       Teorik olarak, bilgisayar Warwick’in parmağına bir iğne batırıldığında, Warwick elini sıcak ya da soğuk suya soktuğunda, parmaklarını oynattığında ortaya çıkan sinir ateşlemelerinin bir modelini çıkaracak. Bilgisayar aynı zamanda çipe uyarılar göndererek özel sinir dokularının uyarılmasını deniyecek. Bilgisayar, sinirlere bir iğne batması durumunda hissedilen modelde uyarı gönderdiğinde Warwick’in beyninin iğne batması hissi duyması durumunda tıpta ve sibernetik biliminde büyük bir ilerleme kaydedilmiş olacak. 

       Ancak bu deneylerin başlayabilmesi için haftalar geçmesi gerekecek, zira Warwick şu aralar çipin sinir sistemine düzgün oturup oturmadığını bekleyerek göremek zorunda. Gelecek Pazartesi günü dikişlerin alınmasının ardından iki günlük bir bekleme dönemi yaşanacak. Warwick her gün birkaç kez parmaklarında ve bileğinde bir zonklama hisstiğini, çipin yavaş yavaş yerine oturduğunu düşündüğünü söylüyor. İlk basit deneylerin ise Çarşamba günü başlaması bekleniyor. 

NTV-MSNBC
23 Mart 2002

Zihin Kontrolü oyuncak sektörüne kadar düştü. Yine Japonlar yaptı. (video)

ABD havaalanlarında zihin okuyan cihaz - zihin kontrolü

ABD havaalanlarında zihin okuyan cihaz - zihin kontrolü
ABD havaalanlarında zihin okuyan cihaz - zihin kontrolü


ABD havaalanlarına terör şüphelilerini "niyetlerini okuyarak" belirleyecek yeni bir güvenlik sistemi yerleştirileceği bildirildi. "Kötü niyeti" saptayacak yeni teknolojinin ABD İç Güvenlik Bakanlığı tarafından test edildiğini belirten Daily Telegraph'a göre, yeni vücut tarayıcısı, bir kişinin suç işlemeye yönelik niyetini açığa vuran ancak gözle görülmeyen ip uçlarını algılama yeteneğine sahip. Tarayıcı, şüphelinin vücut sıcaklığı, nefes alma sıklığı ve kalp ritmini belirleyebiliyor. MALINTENT adı verilen sistemde söz konusu verileri uzaktan algılayabilen sensör ve görüntüleyiciler yer alıyor. Tarayıcı ayrıca kişinin yüz ifadesini de analiz ederek bir saldırı hazırlığı içinde olup olmadığına karar verebiliyor.


İç Güvenlik Bakanlığı İnsan Faktörleri'ne bağlı Bilim ve Teknoloji bölümü tarafından geliştirilen yeni sistem, sınır bölgelerindeki kontrol noktaları, havaalanları ve özel güvenlik önlemi gerektiren öteki yerlere konacak. Yeni sistem, silah ve patlayıcıları saptamaya odaklı eski sistemin aksine insana odaklanıyor. İnsanın psikolojik ve davranışsal özelliklerini göz önüne alarak geliştirilen yeni sistemin suç işlemeye hazırlanan bir kişi ile bağlantı uçağını kaçırma endişesi içindeki masum bir yolcuyu ayırt edebilecek hassasiyette olacağı kaydedildi. Yeni sistem, geçen hafta Maryland'de 140 gönüllü üzerinde test edildi ve yüzde 78-80 oranında başarılı oldu.
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=995617

ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), yakın gelecekte asker kayıplarını minimuma indirmekiçin, Hollywood filmlerinden ilham alıyor. Pentagon'un teknoloji geliştirme birimi olan "Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı" (DARPA), askerlerin düşünce gücüyle istedikleri görevi yaptırabilecekleri insansı robotlar geliştirilmesi için çalışmalarına başladı.

ÇALIŞMALAR BAŞLADI

Hedefi itibarıyla James Cameron'ın gişe rekortmeni filmi 'Avatar'da kullanılan uzaylı-insan melezi bedenleri hatırlatan projenin araştırma-geliştirme çalışmaları için DARPA'nın 7 milyon dolar bütçe ayırdığı belirtiliyor.

Proje ile geliştirilecek robotların, temizlik, devriye, tıbbi müdahale gibi görevleri de üstlenmesi öngörülüyor.

4 BACAKLI ASKERLER

ABD'li uzmanlar, bir süredir zihin gücüyle çalışan yeni nesil insansız hava araçlarının geliştirilmesi için çalışmalarda bulunuyor. DARPA'nın cephede askerlerin teçhizatlarını taşımalarına yardımcı olmak amacıyla "AlpaDog" adını taşıyan 4 bacaklı bir robot üzerinde çalıştığı açıklanmıştı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.
ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.


ABD robot ordusunu kuruyor. Pentagon, zihin gücüyle yönetilen robot ordusu için kolları sıvadı.

STAR  19 Şubat 2012 Pazar

Deri altı çip teknolojisi ve illuminati zihin kontrolü

Deri altı çip teknolojisi ve illuminati, zihin kontrolü
Deri altı çip teknolojisi ve illuminati, zihin kontrolü


Chipimizi Okuyacaklar

Dünya kamuoyuna 'artık cüzdan devri bitecek' başlığı ile lanse edilen deri altı çip teknolojisi göründüğü
kadar masum bir teknoloji mi yoksa İncil'de yer verilen ' efendisinin mührünü alnında yada sağ
bileğinde taşımayan sokağa çıkamayacak' kehanetinin gerçekleşmesi mi ? Kendi ellerimizle derimizin
altına yerleştireceğimiz çipler bizim vericimiz mi olacak ?

Merkezi Florida'da bulunan ADS teknoloji firması tarafından üretilen "VeriChip" Amerikan Gıda ve İlaç
Dairesi (FDA)nin onayını bekliyor. Firma tarafından 'Dünyanın ilk kimlik çipi' olarak lanse edilen ve deri
altına yerleştirilecek pirinç tanesi büyüklüğündeki bu chiple kimlik ve sağlık bilgileriniz her an yanınızda
olacak. 200 dolara satılacak çipe ad, kan grubu ve alerjik reaksiyonlar gibi kimlik bilgileri yüklenecek.
Firma çipi, taşıyıcının yerini ve sağlık bilgilerinin de uygu aracılığı ile incelenmesine imkan sağlayacak
şekilde geliştirmeye çalışıyor. Çipin havalimanı, nükleer tesis gibi yoğun güvenlik gerektiren yerlerde:
kaybolanların , kaçırılanların ve suçluların bulunmasında kullanılması düşünülüyor. ADS firması
Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi tarafından onayı beklerken tartışmalarda Amerikan kamuoyunda devam
ediyor.


Nasıl kullanılacak ?

Amerika başta olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde özellikle de dindar Hristiyan çevrelerinde çok
ateşli tartışmalara neden olan bu çip hakkında farklı görüşler var. Dinbilimci Terry Cook'a göre İncil'de
kıyametin alameti sayılan 'şeytan işareti'nin ta kendisi. Frank Sunn tarafından kaleme alınan Canavarın
İnternetteki Sayısı isimli kitapta ise deri altı çipi ve benzeri teknolojilerin insanları hakimiyet altına
almak isteyen şeytani bir plan olduğu iddia ediliyor. İncilden pasajlar içeren kitap İsa'nın doğumundan
2000 yıl sonra insanları kontrol etmek isteyen bir mekanizmanın insanların kollarına verici takmak
isteyeceğine işaret ediyor. Yuhanna İncilin 13-17. ayetleri aynen şöyle :

" Küçüklerin ve büyüklerin, zenginlerin ve fakirlerin, ve özgür olanların ve olmayanların hepsinin, sağ
elleri yahut alınları üzerine, bir damga vardır. Canavarın adı, yahut adının sayısı damgalanmış olmayan
veya işaretini taşımayan sokağa çıkamaz, alışveriş yapamaz, yemek yiyemez "

İncilde yer alan bu kehanetten hareket eden dindar hristiyanlar Amerikan kamuoyunda bu chipe izin
verilmemesi yönünde baskı yapıyorlar. ADS firması üretilen çipin İncil'de analtıldığı gibi görünmediğini,
deri altında olduğunu söyleyerek kötü emeller için kullanılamayacağını söylüyor. Elektronik Cephe
Vakfı ise ilacın çok kolay bir şekilde kötü emeller için kullanılabieceğini iddia ediyor.



Nasıl bir dünyada yaşadığınızın farkında mısınız?

Nasıl bir dünyada yaşadığınızın farkında mısınız?
Nasıl bir dünyada yaşadığınızın farkında mısınız?


- Zihnimize dışarıdan müdahale yapılabilir mi? Elektromanyetik sinyaller gönderilerek beynin doğal elektriğine müdahale edilebilir mi?

- Kişi bu yöntemle, yalnızlık, derbederlik, dikkatsizlik, şuur bulanıklığı, sürekli keyifsizlik, kaslarda uyuşma ve ağırlık, tutarsız artan vücud sıcaklığı, el ve ayak parmaklarında istem dışı hareketler, kısmi hafıza kaybı, spazmlar, sürekli baş ağrıları ve mide krampları ve benzeri sıkıntılı hallere sokulabilir mi? Duygularla oynanabilir mi?

- Zihin kontrolü ile kişi intihara sevkedilebilir mi?

- İnsanlar gibi hayvanların da zihinleri/beyinleri ve dolayısıyla bedenleri/hareketleri kontrol edilebilir mi?

- Zihin kontrol teknikleri bireysel olarak uygulanabildiği gibi toplumsal olarak da uygulanabilir mi?

- CIA ve Rus KGB istihbarat örgütlerinin ulaştığı bu teknolojiler ne zamandan beri ve kimlere uygulanıyor?

- Zihin kontrolü kaç yöntemle yapılabilir?


- İlk zihin/beyin kontrolü ne zaman yapıldı?

- Kalabalık alanlarda Kişiye özel(sadece kişinin kendinin duyduğu) anons yapılabilir mi?

- Beyin aktiviteleri ölçülerek kişinin yalan söylediği anlaşılabilir mi?

- Kişinin hatıraları izlenebilir mi?

- Rüyalar kaydedilebilir mi?

- Her insanın kendine özel doğal bir manyetik frekansı var mı? Bu, frekansı belirlenen insanlar, üzerlerinde hiç bir şey taşımasalar bile takip edilebilir ve elektromanyetik saldırılara/kontrollere maruz bırakılabilir mi?

- Bütün bunlar bilimsel/teknik alet edavatlarla yapılabildiği gibi metafizik olarak/cinler kullanılarak da yapılabilir mi? Bu güne kadar sihir/büyü olarak bilinen bunca esrarlar artık insanların geliştirdiği teknoloji ile yapılabilir mi oldu?


Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Selim Şeker ve araştırmacı gazeteci Ömer Özkaya, SKY Türk Televizyonu'nda Gürkan Hacır'ın sunduğu "Şimdiki Zaman" programında akla takılan tüm sorulara cevaplar veriyorlar...

İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN:

http://akademim.blogspot.com/2011/07/beyinzihin-kontrolu-mumkun-mu-telegram.html

KOBAY TÜRKLER ! Şişli Etfal hastanesi beyninde çip tespit etti.

KOBAY TÜRKLER ! Şişli Etfal hastanesi beyninde çip tespit etti
KOBAY TÜRKLER ! Şişli Etfal hastanesi beyninde çip tespit etti


Batılı ülkelerde yaşayan ve hapishaneye düşen bir çok Türk, devlet kurumlarınca çeşitli testlerde kobay olarak kullanılıyor.

-Beyinler kontrol altına alınıyor

Ömer Özkaya’nın kaleme aldığı “CIA Belgelerine Göre Zihin Kontrolü” kitabında, uzun süre İsveç’te yaşayan bir Türk vatandaşına İsveç polisi tarafından uygulanan “kobay muamelesi” teferruatlıca anlatılıyor. Özellikle Batı gizli servisleri, hükümetlerin kontrolünde yürütülen “insana tam hakim olma” projesini bütün acımasızlığı ile denemeye başladılar. Bu projede baş kobaylar arasında Asya kıtası vatandaşları ile özellikle Türkler geliyor. -İşte çok çarpıcı bir örnek

İbrahim Ariç uzun yıllar Almanya’da yaşamış. Çocukluk ve gençlik yılları Almanya’da geçmiş. Ancak Almanya’da kaldığı süre içinde kamu memurları tarafından işkencelere ve tıbbi deneylere tâbi tutulmuş. Haksız yere cezaevine atılmış. Cezaevinde de yoğun şekilde deneyler geçmiş başından. Diyor ki Ariç: “Sürekli olarak bilmediğim gerekçelerle çeşitli ilaç ve deney uygulamalarına tâbi tutuldum. Hastanelerde zoraki ilaç denemelerine tâbi tutulduğuma ilişkin belgeler, bulgular, tarafımdan tevsik edilmiş olup arşivlenmiş şekilde hazırdır.”

Ömer Özkaya’nın kaleme aldığı “CIA Belgelerine Göre Zihin Kontrolü” kitabında, insanların kobay olarak kullanılması ile ilgili ilginç örnekler vardı.

Özkaya, kitabında uzun süre İsveç’te yaşayan bir Türk vatandaşına İsveç polisi tarafından uygulanan “kobay muamelesini” de teferruatlıca anlatmıştı.

Sürekli olarak gelişen teknoloji ve elektronik çağın baş döndürücü hızla yeni buluşlar ortaya koyması, “bu yeniliklerin” insanlar üzerinde denenmesi fikrini de beraberinde getirdi.

Özellikle Batı gizli servisleri, hükümetlerin kontrolünde yürütülen “insana tam hakim olma” projesini bütün acımasızlığı ile denemeye başladılar.

Bu projede baş kobaylar Asya kıtası vatandaşları ve özellikle Türkler.

İbrahim Ariç’in başından geçenleri “belgeleriyle birlikte” öğrenmemiş olsaydım, belki de konunun ciddiyetini ben de fark etmeyecektim.

İbrahim Ariç uzun yıllar Almanya’da yaşamış. Çocukluk ve gençlik yılları Almanya’da geçmiş. Ancak Almanya’da kaldığı süre içinde kamu memurları tarafından işkencelere ve tıbbi deneylere tâbi tutulmuş.

Haksız yere cezaevine atılmış. Cezaevinde de yoğun şekilde deneyler geçmiş başından.

Diyor ki Ariç: “Sürekli olarak bilmediğim gerekçelerle çeşitli ilaç ve deney uygulamalarına tâbi tutuldum. Hastanelerde zoraki ilaç denemelerine tâbi tutulduğuma ilişkin belgeler, bulgular, tarafımdan tevsik edilmiş olup arşivlenmiş şekilde hazırdır.”

İbrahim Ariç’i kobay olarak kullanan Almanlar, daha sonra onun işe yaramayacak hale geldiğini düşünerek 30.09.2004 tarihinde Türkiye’ye iade ederler.

Ariç başından geçen insanlık dışı olayları belgelemek için yoğun bir mücadeleye başlar Türkiye’de.

Bu mücadele sonunda onu şok eden bir belge Şişli Etfal Hastanesi’nden gelir.

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çektirdiği MR’da, beyninde bir sinyal odağı olduğu tespit edilir.



Yanlış duymadınız, Almanlar kobay olarak kullandığı İbrahim Ariç’in kafasının içine “sinyal odağı” yerleştirmişlerdir.

Hastanenin bu konudaki raporu şöyledir:


“539955 dosya nolu, 753937 protokol nolu 18.11.2004 müracaat 25.11.2004 netice tarihli Kranium MR incelemesinde, sol frontal bölgede, subkortikal ak maddede T2 ve Flair sekanslarda hiperinteks karakterde patolojik sinyal odağı mevcuttur. Kortikal sulkus genişlikleri normal izlenmiştir.”

İnsanların kafalarının içine, vücutlarının değişik bölgelerine mikroçipler yerleştirerek, insanı her yerde takip etme, kontrol altında tutma gibi projelerin uzun zamandan beri denenmekte olduğunu biliyoruz.

Nitekim İbahim Ariç de bu projede kobay olarak kullanılmış, kafasının içine bu kobaylık döneminde “sinyal odağı” yerleştirilmiş.

Tabii bunlar iddia! Ama hastane raporuyla belgelenmiş iddia.

Bütün bunlar doğru ise, Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşayan Türkler için çok ciddi tehlikeler var demektir.

İsveç ve Almanya örneğinde olduğu gibi çeşitli sebeplerden dolayı cezaevine düşen Türkler, burada değişik deneylere tâbi tutuluyor, kobay olarak kullanılıyorsa çok vahim bir durum var demektir.

Belki de Avrupa’nın değişik ülkelerinde, Batı ülkelerinin “teknolojik–istihbarat” amaçlı deneylerine tâbi tutulmuş ama bunu açıklayamayan, ruhi yönden çöküntüye uğratılmış binlerce insanımız bulunmaktadır. Avrupa Birliği’ne girmeye hazırlanan Türkiye için, birliğin kölelik olduğunu biliyorduk ama işin içinde “kobaylık” olduğunu tahmin bile edemezdik.

Türkiye bu vahim olaylara dur demezse, Türkiye’yi güçsüz gören Batı ülkeleri daha pek çok gencimizi kobay olarak kullanacak. 
http://arsiv.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=5000458&tarih=2005-01-14

Aytıntılı Bilgi İçin Lütfen Tıklayın: http://elektromanyetiksavas.blogspot.com/

İstenilen kişi biyonik bir robota dönüştürülebiliyor

İstenilen kişi biyonik bir robota dönüştürülebiliyor
İstenilen kişi biyonik bir robota dönüştürülebiliyor



Alanı insan zihinleri olan savaş!

9/11 saldırıları bugüne kadar kullanılan; ancak açıklanmayan bir kısım bilimsel tekniklerin de birer birer açıklanmasına yol açıyor. Bugüne kadar “komplo teorisi” olarak adlandırdığımız bir kısım teknikler artık terör hareketlerinin önceden haber alınabilmesi amacıyla kamuya açık alanlarda da kullanılmaya başlandı!

Washington Times’ın dünkü nüshasında havaalanlarına yerleştirilecek güvenlik tarayıcılarıyla yolcuların beyinlerinin okunacağı ve teröristlerin bu şekilde deşifre edileceği belirtiliyor. Sistem şöyle işleyecek:

Sistem, beyin dalgalarını ve kalp atış ritimlerini alacak, analiz edecek ve böylece tehdit olabilecek yolcular ortaya çıkarılacak.

Bu haberi okuyunca beyin dalgalarım otomatik olarak Aydoğan Vatandaş adına kilitlendi. Onun bu konularda yazdığı kitaplara Türk halkının ilgisi çok yüksek. Özellikle “Agharta– Elektromanyetik savaş başladı” (Timaş Yayınları) adlı kitabı altı baskı yaptı. Bu kitap 11 Eylül saldırılarından önce yazılmıştı. Ama yayınlanması 11 Eylül saldırısından bir hafta sonraya tekabül etti.

Bir kere beyin dalgalarının frekanslarının da tıpkı parmak izleri gibi her insanda farklı olduğu ve birbirine asla benzemediğini, bunun da işleri çok kolaylaştırdığını belirtelim. Beyin dalgalarının görüntü haline dönüştürülmesi ile insanların ne düşündüğünü görme çabası bu tekniğin varacağı son nokta.

Yalnız bu sistem sadece terör eylemlerini ortaya çıkarmak için değil, bizzat teröre de hizmet edebilme potansiyelini taşıyor. Hatta 11 Eylül saldırılarının beyin kontrolü yoluyla yapıldığı bile iddia ediliyor.

Bize çok uçuk geliyor; ama bu konudaki çalışmalar her geçen gün hayatımıza daha fazla girmeye başladı. Tehlikesi şu: Elektromanyetik dalgalar gönderilerek insanlara rüya gördürülebiliyor, olmayan bir şey varmış gibi hayal gördürülebiliyor, sanal bir kısım görüntüler sürekli insan beynine gönderilebiliyor ve insan istem dışı bir kısım eylemlere yönlendirilebiliyor vs.



İBDA–C lideri Salih Mirzabeyoğlu, DGM’de kendisine elektromanyetik dalgaların kullanımı ile beyin kontrolü operasyonu yapıldığını iddia etmişti!

Bu proje, dünyada elektrik taşıyan her şeyin çevresinde bir manyetik alan olduğu ve bu alanların elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA, geliştirdiği elektronik aygıtlar ve ajanları sayesinde her insanda farklı olan ve 3–50 Hertz arasında değişen dalga boyutunu tespit edebiliyor. Hedef kişinin yaydığı elektromanyetik dalga boyutları tespit edildikten sonra bu veri NSA’nın bilgisayarlarına veriliyor ve bu bilgisayarlar ve uydular aracılığı ile o kişi 24 saat izleniyor. O kişi tam bir denetim altına alınıyor, yönlendirilebiliyor, düşünceleri okunabiliyor. Konuşmaları dinlenebiliyor, gördükleri seyredilebiliyor, sadece onun duyabileceği sesler yayınlanabiliyor, sadece onun görebileceği görüntüler gösteriliyor, ona her türlü bedeni acı verilebiliyor. Yani kişi NSA’nın canlı bir robotu haline getiriliyor. 


Bu robot söz dinlemezse karşılığını, her türlü bedeni acı çektirilerek ödüyor. Bu işkenceciler, bizimkiler gibi ‘as Filistin askısına, çevir manyetoyu, sık tazyikli suyu, yatır falakaya, sok copu’ gibi gürültülü patırtılı, zahmetli külfetli olarak yapmıyor, sadece önlerindeki bilgisayarın tuşlarına dokunarak bunu yapıyor. Dokunuyorlar tuşa, hafıza kaybı ve davranış bozuklukları oluşuyor. Dokunuyorlar, göz kapaklarında ani ve şiddetli kaşınmalar oluşuyor. Dokunuyorlar, duyulan sesin yönü, şiddeti ve içeriği değişiyor. Solunum yollarını denetleyerek konuşmanızı bozuyorlar. Genital bölgede kaşınma, beklenmedik orgazm veya yoğun acı hasıl ediyorlar. Rüyalarınızı denetliyorlar. Birkaç dakika boyunca ayak parmaklarını istem dışı olarak 90 derece döndürebiliyorlar.

Aslında bu çalışmalar yeni değil. 50 yıl öncesine dayanıyor. 1996 yılında yayımlanan “Beyin Kontrolü ve Tanımlanamayan Gizli Hükümetler” adlı kitabında Daniel Brandt, bir insana hipnozla bir cinayet işletilebileceğini iddia ediyor. Bazı uyuşturucu maddeler de insanların beyinlerinin kontrol altına alınmasında kullanılabiliyor.

New York Times gazetesinin l6 Temmuz l977 sayısında şöyle bir haber yayınlandı: “ABD, insanlığın esir edilebileceği görünmez silahlar geliştiriyor.”

CIA, psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başararak artırdı. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu harp görünmez, muharebe sahası ise insan zihinleridir!

Bu yazının uçuk kaçık bir yazı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!


Nuh Gönültaş
Gazeteci-Yazar
19.08.2002

Bu güne değin en çok tıklanılanlar