Sayfalar

29 Nisan 2013 Pazartesi

Bilim adamları akıl okumayı keşfetti

Bilim adamları akıl okumayı keşfetti
Bilim adamları akıl okumayı keşfetti



Bilimadamları beyinde sözcüklerin oluşumunu keşfetti. Çığır açan buluş sözcüklerin beyinde oluşumunu öğrenerek, izlenmesini mümkün kılıyor.

Washington Üniversitesi'nin Nörobilim ve Teknoloji Merkezi başkanı Eric Leuthardt tarafından yürütülen araştırmada epilepsi hastası olan 4 kişinin beynine toplam 64 elektrot yerleştirildi. Araştırma ekibinin asıl görevi epilepsi hastalığının sebeplerini ortaya çıkarmaktı. Ancak bilim adamları çığır açan başka bir buluş keşfetti. Elektrotlar beyinde 40'tan fazla bölgenin İngilizce diline tepki verdiğini tespit etti.

Bu birbirinden farklı sinyaller aynı zamanda akıl okumaya da imkan verecek. Bir bilgisayar programının geliştirilmesiyle birlikte bu sinyaller kullanılarak insanların düşüncelerini okumak mümkün olabilecek.

SABAH 30 Mayıs 2011



Düşüncelere ve rüyalar bilgisayara kayıt edilebiliyor

Düşüncelere ve rüyalar bilgisayara kayıt edilebiliyor
Düşüncelere ve rüyalar bilgisayara kayıt edilebiliyor


Uzaktan Nöral Denetim

Bir süre önce NASA tarafından uzaydaki astronotlar için DÜŞÜNCELERİN BİLGİSAYARA KAYDEDİLMESİ ile ilgili bir makale yayınlandı. Merak edenler bu makaleye göz atabilirler. (Makale adı : SUBSPEECHES)

Bu teknoloji ile ilgili ayrıntıları web üzerinde bir çok kaynakta bulabilirsiniz. Ancak en bilinenleri GEORGE FARQUAR ve PROJECT FREEDOM, Prof.Dr. Jose DELGADO ve Zihin Kontrolü çalışmalarıdır.

Projenin başlangıcı 2.Dünya Savaşında Yahudi Bilim adamları tarafından BERGSTRASSE denilen bölgedeki labaratuarlarda başlatılmış, savaşın sona ermesi ile proje ABD Askeri
Laboratuarlarına taşınmıştır. Şu an için bu projenin 250 farklı versiyonu üzerinde dünya üzerine yayılmış bir çok tıbbi ve teknolojik laboratuarlarda devam ettirilmektedir.

Hatta proje bir ara o kadar ses getirdi ki, MEL GIBSON ve JULIA ROBERTS"ın oynadığı CONSPIRACY THOERY – KOMPLO TEORİSİ filmine konu oldu.

Ancak, ZİHİN KONTROLÜ projesi ile HASSAS TAKİP konusunu birbirinden
kesinlikle ayırmakta yarar görüyoruz.

İlkinde duruma göre kişi yada gruplara yönelik ağır ve şiddetli bir psikolojik baskı, psikolojik faktörler kullanılarak bilinen sorgu metodları uygulanmaktadır. Bu şekilde ağır psiko-şiddete uğrayan kişi yada gruplara her an “SENİ İZLİYORUZ” mesajı değişik obje,
ekipman ve personel kullanımıyla devam ettirilmektedir.


İkincisinde kaynaklara göre, kişi yada grupların zihinleri nano-teknolojik cihazlarla incelenebilir ve görülebilir. Oto kontrolü ve tüm psikolojik ve fiziksel yapısı yönlendirilebilir. Verimli bir sorgulama metodudur.

Tüm bu teknolojilerin, İNSAN HAKLARI yada BİREYSEL HAYATIN MAHREMİYETİ gibi konularla nasıl bir uyum içerisinde olduğunu da sizlerin ve okuyucuların takdir ve görüşlerinize bırakıyoruz.

Şimdi gelelim projenin sistematiğine...

Bir cismin bioelektrik alanı uzaktan algılanabilir, böylece cisimler bulundukları herhangi bir yerde denetlenebilirler. Özel EMF cihazıyla sistem operatörleri, kripto-şifre çözücüleri (EEG"lerden) üretilen potansiyelleri uzaktan okuyabilirler. Bunlar bir kişinin beyin durumlarina ve düşüncelerine kodlanabilir. Bu durumda kişi, uzak bir mesafeden mükemmel olarak denetlenir. İstihbarat personeli, “İşaret İstihbaratı”nın elektromanyetik tarama ağının kadranında çevirerek, ülkedeki herhangi bir şahsa çevirir ve İstihbarat teşkilatı"nın bilgisayarları o şahsı belirler ve günde 24 saat takip eder. İstihbarat Teşkilatı, Türkiye"deki herhangi bir şahsı seçebilir ve onu izleyebilir.

İstihbarat Teşkilatı “İşaret İstihbarat”, “Uzaktan Nöral(Sinir) Denetimi ve Elektronik Beyin Bağlantısı” için, “Elektro Manyetik Beyin Uyarılması”nı kullanmaktadır. (İonlaşamayan elektro manyetik alan) radyasyonu üzerine, nörolojik araştırmayı ve bioelektirik araştırma ve gelişmeyi içeren 1950"li yılların MKULTRA programından beri, “Beyin Uygulaması” gelişme hâlindedir.

Elde edilen gizli teknoloji, Ulusal Güvenlik Arşivlerinde, “Radyoaktifliği ve nükleer patlamaları içermeyen ve çevrede bulunan bir kaynaktan istemeyerek (kasıtlı olmayan bir
şekilde) yayılan elektromanyetik dalgalardan oluşan bilgi” olarak tanımlanır ve “Işinim İstihbaratı” olarak sınıflandırılır. İşaret İstihbaratı, Amerika ve dost ülkeler yönetiminin diğer elektronik mücadele programları gibi, bu teknolojiyi de, gizli olarak yürütmekte ve muhafaza etmektedir. İstihbarat Teşkilatı, bu teknoloji ile ilgili mevcut bilgileri denetlemekte ve bilimsel araştirmalari halktan gizlemektedir. Aynı zamanda bu teknolojiyi
gizli tutmak için uluslar arası istihbarat anlaşmalari da vardir.

İstihbarat teşkilatı bilgisayarında üretilen beyin planlaması, beyindeki elektriksel faaliyetleri sürekli olarak denetlemektedir. Ulusal Güvenlik gayesiyle istihbarat teşkilatı, binlerce insanın ferdî beyin haritalarını kaydetmekte ve şifrelemektedir. Elektro
manyetik alanla “Beynin Uyarılması”, beyin-bilgisayar bağlantısını sağlamak için, meselâ, askerî savaş uçaginda ordu tarafindan gizlice kullanılmaktadır.

Elektronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezindeki elektrik faaliyetleri, kurbanın sözlü düşüncelerine çevrilebilir. Kulağı devre dışı bırakarak, ses haberleşmesinin dogrudan beyne gitmesini saglayarak, Uzaktan Nöral Denetim, şifrelenmiş işaretleri, beynin
işitme korteksine gönderebilir. İstihbarat ajanları bunu, paranoid şizofreninin karakteristiği olan işitsel halisünasyoları taklid ederek, kurbanların gizli olarak takatini kesmek için
kullanabilirler.

Kurbanla herhangi bir temas olmaksızın, Uzaktan Nöral Denetim, bir kurbanın beynindeki görsel korteksteki elektirik faaliyetlerini planlayabilir ve kurbanın beynindeki tasvirleri (görüntüleri) bir videonun monitöründe gösterebilir. İstihbarat ajanları kurbanın
gözlerinin gördüğü her şeyi görürler. Görsel hafıza da görülebilir. Uzaktan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri atlayarak (devre dışı bırakarak), doğrudan görsel kortekse görüntü gönderebilir. İstihbarat ajanları, beynin programlama gayesi için, gözetim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için bunu kullanabilirler.

Birleşik Devletlerde, 1940"lı yıllardan beri, İşaret İstihbaratı ağı vardır. NSA"nın Ft. Meade"de kişileri izlemek ve bunların beyinlerindeki işitsel-görsel bilgileri -tecavüzkar olmayan bir biçimde- denetlemek için kullanılan iki yönlü geniş bir, Uzaktan Nöral Denetim sistemi vardır. Bu işlerin tümü, kişiyle fizikî bir temas olmadan yapilir. Uzaktan Nöral Denetim metodu, gözetim ve yurt içi istihbarat için esas metodtur. Konuşma, üç boyutlu ses ve şuuralti ses, kişinin beyninin işitme korteksine (kulaklari by pass edilerek) gönderilebilir ve görntüler görsel korteksin içine gönderilebilir. Uzaktan Nöral Denetim, kişinin algılarını, ruh durumunu ve motor kontrolünü degiştirebilir.

Konuşma korteksi / işitsel korteks baglantısı, istihbarat toplumu için esas haberleşme sistemi oldu. Uzaktan Nöral Denetim, görsel- işitsel beyin ile beyin arasında veya beyin ile bilgisayar arasında tam bir bağlantıya izin verir

NSA-SIGINT (Ulusal Güvenlik Teşkilatı İşaret İstihbaratı) insan beyninden yayılan 5 miliwottluk ve 30-50 Hz"lik uyandırılmış potansiyellerin şifrelerini digital olarak çözerek, insan beynindeki bilgileri uzaktan ve (tecavüzkar olmayacak bir biçimde) denetlemek için hususi yeteneklere sahibtir.

Beyindeki nöral hareketlilik değişen bir manyetik akıya sahib olan değişen bir elektirik özellik yaratır. Bu manyetik akı 30-50 Hz"lik ve 5 milimetrelik sürekli bir elektromanyetik dalga çıkarır. Beyinden gelen elektromanyetik emisyonda ihtiva edilen şeyler “uyandırılan potansiyeller” olarak adlandırılan (enserler ve desenlerdir.). Her düşünce, reaksiyon, motor kumandası, işitsel olaylar ve görsel görüntü için beyindeki bir “uyandırılmış potansiyel” veya “uyandırılmış potansiyeller kümesi” karşiligi vardir. Beyinden yapilan EMF emisyonunun şifreleri, beyninde geçerli fikirler, düşünceler, görüntüler ve sesler haline gelmesi için, çözülür.

NSA SIGINT, bilgileri (sinir sistemi mesajları gibi) istihbarat ajanlarına aktarmak ve gizli operasyon yapılacak kişilerin beyinlerine (onlar tarafından farkedilemeyecek bir şekilde) aktarmak için, bir haberleşme sistemi olarak EMF ile aktarılan Beyin Uyarılması"nı kullanmaktadır.

EMF ile Beynin Uyarılması, sonuçta beynin nöral devrelerinde ses ve görsel olayların oluşması için beyindeki uyarılacak potansiyelleri, kobayları tetiklemek için şifrelenmiş ve pulslanmış karmaşık elektromanyetik işaretler göndererek çalışır. EMF ile Beyin Uyarılması kişinin beyin hallerini değiştirebilir ve motor kontrolünü etkileyebilir.

İki yönlü elektronik Beyin Bağlantısı, sesi (kulakları by pass ederek) işitsel kortekse aktarırken ve donuk (belirsiz) görüntüleri, (optik sinirleri ve gözleri by pass ederek), görsel kortekse aktarırken, nöral görsel-işitsel bilgileri uzaktan kumanda ederek,
yapılır. Görüntüler beyinde sabit olmayan iki boyutlu ekrandaki gibi zuhur eder.

İki yönlü elektronik Beyin bağlantısı gelişmiş tüm istihbarat servisleri personeli için esas haberleşme sistemi haline gelmiştir. (Bu servislere ülkemiz serevislerini de ekleyebiliriz) Uzaktan Nöral Denetim (RNM, insan beynindeki bioelektirik bilginin uzaktan denetimi) esas gözetim sistemi hâlini almıştır. Bu Batılı Devletler İstihbarat Topluluğu"nda sınırlı sayıdaki ajan tarafından kullanılmaktadır.

Beynin sırrını Türk araştırmacılar çözdü

Beynin sırrını Türk araştırmacılar çözdü
Beynin sırrını Türk araştırmacılar çözdü



Bilkent Üniversitesi araştırmacıları, beynin sol ve sağ lobunun vücudun her iki bölgesindeki olaylar için aynı anda çalıştığını ortaya çıkardı.

Ulusal Manyetik Rezonans Araştırma Merkezi (UMRAM) yöneticisi ve Bilkent Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergin Atalar, Psikoloji Bölümü Öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Boyacı ve Yrd. Doç. Dr. Katja Doerschner başkanlığındaki ekiple beyin üzerindeki deneylerde bazı sonuçlara ulaştıklarını ifade etti.
Deneylerde bilim insanlarınca henüz ortaya konmamış bazı özellikler belirlediklerini bildiren Atalar, bunlardan bir kısmının da dünya genelinde kabul edilen bazı bilim teorilerinin gerçek olmadığını ortaya koyduğunu belirtti.
Yapılan deneylerde, sağ tarafta gösterilen bir nesnenin beynin sol tarafında işlendiği yönündeki bilgilerin aksine, beynin her iki tarafında da işlem meydana geldiği ortaya çıktı.
Atalar, merkezde yürütülen bir başka beyin araştırmasında ise parlak cisimlerle mat cisimleri beynin nasıl ayırt ettiğini ortaya çıkardıklarını belirtti. 

(trthaber)

Beynin bir sırrı daha

Beynin bir sırrı daha
Beynin bir sırrı daha



İngiltere'deki Southampton Hastanesi bilim adamları, ölümün hemen öncesinde yaşananlar üzerine yaptıkları araştırmada, klinik olarak ölü kabul edilen kişilerin de pek çok duyguyu yaşadıklarını tespit ettiler.

Beynin fonksiyonlarını yitirmesinin ardından, yani hastanın klinik olarak ölü kabul edildiği safhada, yaygın inanışın aksine, hastaların çeşitli hisleri bulunduğuna dikkat çeken bilim adamları, bunların başında huzur-mutluluk, hüzün ve keder gibi duyguların geldiğini belirtiyorlar.

Bilim adamlarına göre, bu çeşit hastalar ayrıca zamanın aktığını anlayabiliyor ve ışığı idrâk edebiliyorlar.

Southampton Hastanesi'nden Dr. Sam Oarniea ve Dr. Peter Fenwick'in yaptığı araştırmada, ölümün eşiğinden dönmüş 63 kalp hastasıyla yapılan röportajlardan istifade edilerek bu neticeler elde ediliyor. 4'ü "klinik olarak ölü" kabul edilip sonra da hayata dönmüş 63 hastayla konuştuklarını belirten Dr. Fenwick şunları söylüyor:

"Akıl ve beyni birbirinden bağımsız değerlendirmek mümkünse, bu ölüm sonrasında şuurun hâlâ uyanık kaldığı düşüncesini gündeme getiriyor."

Basingstoke Anglikan Kilisesi Piskoposu Geoffrey Rowell, yapılan araştırmanın İnsanın etten kemikten yapılmış bir bilgisayar olduğunu düşünenleri yalanladığını söyledi.

Dilerseniz son sözü İki Cihan Serveri Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz'e bırakalım. Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor:

"Bedir Harbi akşamında Resûlüllah (s.a.v.) bize: Şurası yarın inşâallah filan müşrikin vurulup düşeceği yerdir: şurası falanın düşeceği yerdir, buyurdu. Onu hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, sayılanlardan hiç birisi onun haber verdiği yerden başka bir mahalde ölmemişti. Müşrik ölüleri birbiri üzerine bir kuyuya atıldılar. Resûlüllah (s.a.v.) onların atıldığı kuyunun başına geldi ve,


'Ey filan oğlu filan, ey filan oğlu filan! Allah ve Resûlü'nün size va'dettiği azabı buldunuz mu? Şüphesiz ki ben, Allah'ın bana va'dettiği zaferi buldum!' diye hitap etti.

Yâ Resûlellah, içerisinde ruh olmayan cesetlere nasıl konuşuyorsunuz? diye sordum. Resûlüllah (s.a.v.):


Siz benim söylediğimi onlardan daha İyi işitmezsiniz. Ancak onlar, bana cevap vermeye güç yetiremezler! buyurdu." (Müslim, Cihad, 83)

"Bilim"in, ölülerin pek çok duyguyu yaşadığına dâir ancak bugün ortaya koyabildiği bu tesbıt, 15 asır öncesinden âhir zaman nebisi âlemlere rahmet Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından, Bedir Günü böyle haber veriliyordu.




Beynin bir sırrı daha çözüldü

Beynin bir sırrı daha çözüldü
Beynin bir sırrı daha çözüldü



Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarla mücadelede önemli buluş...


Bilimadamları, bu gibi hastalıklara neden olan toksik maddelerin, beyindeki drenaj sistemi sayesinde arıtıldığını tespit etti.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Rochester Üniversitesinden bilimadamlarının fareler üzerinde yaptığı araştırmaya göre, beyinde de bir drenaj sistemi var ve bu sistem sanılandan çok daha hızlı bir şekilde çalışıyor.
Alzheimer veya Parkinson gibi hastalıklara neden olan, sağlığa zararlı toksik maddeler, beyindeki drenaj kanalları kapalı olmadığı sürece, beyin tarafından atılıyor.

Bu drenaj sisteminde, kırmızı kan hücreleri alyuvarlar beyindeki kan damarlarının etrafını sarıyor ve böylece hücre ile beyindeki sıvı kaynakları arasında köprü oluşturuyor.
Alyuvarların da dahil olduğu hücreler, beyin dokusundaki toksik maddeli sıvıyı emiyor, özel kanalcıklar üzerinden basınçla damarın içine püskürtüyor.
Bilimadamları, beyin açıldığında bu sistemin durduğunu, bu yüzden de bugüne kadar keşfedilemediğini kaydediyor.
Alzheimer veya Parkinson gibi tüm dejeneratif hastalıklarda beyinde biriken atık maddelerin, zaman içerisinde beyin hücrelerine zarar verdiğini, hatta bunları öldürdüğü tespit edilmişti.
Bilim adamları, Alzheimer hastalarında bu sistemin çalışmasını hızlandırarak, hastalığı ağırlaştıran beta amiloidlerin beyinde daha fazla birikmesinin engellenebileceğini tahmin ediyor.
Bu drenaj sisteminin varlığını şu ana kadar sadece farelerde ispatlansa da, bilimadamları aynı ağın insan ve memeli hayvanlarda da bulunduğunu düşünüyor. (trthaber)

Bu güne değin en çok tıklanılanlar